Söz konusu maddenin yasal ve anayasal mevzuata aykırı olduğunu belirten avukat İbrahim Demirci, aynı zamanda uluslararası hukukun da ihlal edildiğini belirtti.
Çevre Mühendisleri Odası’ndan Kübra Ayçiçek ise “Son 14-15 yıldır ekoloji sorunsalı hayatımıza daha çok girmeye başladı. Aslında Türkiye tarihine baktığımız zaman, sadece son 15 yılda değil,1950’li yıllardan beri olan, özelleştirme politikalarıyla da birlikte, bir ekoloji sorunu var bu ülkenin. Çünkü, hiçbir yönetim, bakış açısına ekolojiyi almadı. Ekolojiyi öncelik olarak almazsanız, ekonomiyi alırsanız. Doğada yapacağınız her projede rant öncelikli olur.” dedi.
Çevre mühendisleri olarak bir projeyi ekolojik, ekonomik ve toplumsal olmak üzere 3 açıdan incelediklerini belirten Kübra Ayçiçek, bu üç başlığın bir bütün oluşturduğunu, herhangi bir başlığın diğerlerinden daha önemli görülemeyeceğini, hatta ekonomik başlığın biraz daha geriden geldiğini söyledi.
Son yıllarda ekoloji sorunsalının bir saldırı biçiminde gündeme gelmesinin sebebinin ise “Türkiye’de hukukun alaşağı edilmiş olmasıdır” diyen Ayçiçek, “ekoloji esastır, doğanın kendi hakkı vardır” diyerek, toplumsal sonuçları düşünülmeksizin hayata geçirilmek istenen projelere karşı mücadele eden halkın, hukuksal süreçlerle doğayı korumaya çalıştığını belirtti.
Kübra Ayçiçek, “bugün illegalite hükümettir” diyerek sözlerini tamamladı.
İstanbul eski Milletvekili Melda Onur ise konuşmasına, daha önceki dönemlere göre şimdi faklı bir durumun olduğunu belirterek başladı. Geçmişte yapılacak itirazlar ile kanunun Anayasa Mahkemesi’nden döneceğini belirten Onur, “şu anda Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararı kestirmek mümkün değil” diyerek, bürokrasinin OHAL sürecindeki tavrına dikkat çekti.
Melda Onur, Anayasa Mahkemesi’ne itiraz yolunun takip edilmesi gerektiğini belirtirken, Meclis’teki Çevre Komisyonu’nun işlevsizleştirilmesinden dolayı 80. Madde’nin durdurulması açısından Meclis’ten bir beklenti içerisine girilmemesi gerektiğini söyledi.
Kamuoyu baskısı yaratmak için yapılacak faaliyetlerin ile ilgili önerilerde bulunan Melda Onur, “Risk altındaki alanların envanteri çıkarılmalı, halk nerelerin risk altında olduğunu bilmeli” dedi.
80. Madde ile başlayan süreci “Kamu’su Cengiz, ahlakı Ağaoğlu olan bir süreçtir bu” diyerek ifade eden Onur, Anadolu’daki AKP Milletvekilleri’nin sokağa çıkamaz hale geldiğini söyledi.
İmzacı 97 kurum adına yapılan açıklamada ise şu ifadelere yer verildi:
"Türkiye Varlık Fonu, varoluşun şarkısına, börtü böceğin hayvanın mahremine, insanın hafızasına ve nefesine yapılan nobranca bir darbedir; doğaya, kentlere, yaşama karşı açık bir savaş ilanıdır. Madde 80, yurttaşların kendi vergileriyle Türkiye’nin yarınlarına ipotek koyulması demektir. Madde 80, hukukun üstünlüğü kavramının ‘şirketlerin üstünlüğü’ olarak değiştirilmesidir. Madde 80, Bakanlar Kurulu’nun toplumun ve hukukun üstüne geçirilmesi demektir. Madde 80, bildiğimiz anlamda hukukun ortadan kaldırılması, tüm varlıkların tek kaynağı olan doğa üzerinde cirit atacak akıl almaz bir sermaye tahakkümünün yeni düzen olarak tanımlanmasıdır. Bu nedenle, bizler yaşam savunucuları olarak Anayasa Mahkemesi’nden bir talan çağına kapı açacak olan '6745 Sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un iptal edilmesini istiyoruz.
Bizler, doğa, hayvan ve kent örgütleri, duyarlı hukukçu ve siyasetçiler, yaşam savunucuları, kısacası yaşamın ta kendisi olarak, hayvanlar, çocuklar ve yaşanılabilir bir dünya için toprağı, suyu, havayı; çıkarsız bir şekilde doğayı savunuyoruz ve savunmaya devam edeceğiz."
Basın toplantısı, 22 Ekim Cumartesi saat 13.00'te Galatasaray Meydanı'nda yapılacak eylemin çağrısı ile sona erdi.
80. MADDE VE TÜRKİYE VARLIK FONU
Madde 80’in sermaye ayağını ise içine yer aldığı 6745 sayılı kanunun içinde yer alan VARLIK FONU oluşturuyor. Türkiye Varlık Fonu, ülke ekonomisinin tanımlı hazinesinden ayrılan bir fonun, yatırım getirmesi amacıyla, doğa ve çevre talanı projelerinde üstlenici şirketlere kredi olarak dağıtılması için oluşturulan bir yan ekonomi ürünü. Kapsamı ise şöyle;
• Büyüme oranına gelecek on yıl içinde yıllık %1,5 oranında ilave artış sağlanması,
• Sermaye piyasalarının büyüme ve derinleşmesinin hızlandırılması,
• Yapılacak yatırımlarla yaklaşık yüz binlerce kişilik ek istihdam sağlanması,
• Savunma, havacılık ve yazılım gibi teknoloji yoğun stratejik sektörlerdeki yerli şirketlerin sermaye ve proje bazında desteklenmesi, küresel oyuncu olmalarının sağlanması,
• Otoyollar, Kanal İstanbul, Üçüncü Köprü ve havalimanı, nükleer santral gibi büyük altyapı projelerine kamu kesimi borcu artırılmadan finansman sağlanması,
• Katılım finansmanı sektör payının artırılması,
• Arz güvenliğini sağlamak üzere, Türkiye için önem taşıyan doğalgaz ve petrol gibi yurtdışındaki stratejik sektörlere yasal ve bürokratik kısıtlamalara bağlı olmadan doğrudan yatırım yapılabilmesi.
Fon, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi A.Ş. tarafından yönetilecek ve şirketin yönetim kurulunu Başbakan atarken, şirket ve kurduğu şirketler mali denetim, iş ve işçi hakları, çevre ve kentsel izinlerden muaf tutulacak. Fonu yönetecek şirketin başlangıç sermayesi 50 milyon lira olacak ve özelleştirilmesine karar verilen 114 kamu kuruluşu ve kamu iktisadi teşebbüsü gelirleri de bu fona aktarılacak.
MADDE 80’İN ANAYASAYA AYKIRILIĞI
Devletin temel amaç ve görevleri
MADDE 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin b.lünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
Yukarıda altı çizili olduğu üzere 80/4. Madde ile yargı yolu sınırlandırılmıştır. Yargı yolunun sınırlandırılması ile temel hak ve hürriyetler engellenmiştir. Şirketler lehine toplumun aleyhine düzenleme nedeni ile sosyal hukuk devleti ilkesi ihlal edilmiş, adalet mekanizmasına ulaşılması bu kapsamda engellenmiştir. 80. Maddenin diğer maddeleri ile olağanüstü muafiyet ve teşvikler öngörülerek şirketler lehine ekonomik engeller kaldırılırken, sınırsız ve kontrolsüz şirket faaliyetleri ile toplumun diğer kesimleri bakımından sosyal ve ekonomik engeller oluşturulmuş, insanların maddi ve manevi varlıklarını geliştirecek koşulların var edilmesi bir yana tüm ülke coğrafyası kapsamında insan topluluklarının kadimden bu yana geliştirdikleri kültürler, kültüre bağlı manevi yan ve buna dair koruma dengesi ortadan kaldırılmıştır. Yaşam alanlarında idari ve hukuki denetiminin kaldırılması veya sınırlandırılması ile diğer yandan insanların maddi varlıklarını koruma imkânı da risk altına sokulmuştur.
Yasama yetkisi
MADDE 7- Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.
80/4. Madde ile Bakanlar Kurulu’na “…yasal ve idari süre.lerde düzenleme yapılabilmesine” olanak tanınmıştır. Halbuki yasama yetkisi yani yasa yapma TBMM’nin yetkilerindendir. Devredilemeyecek bir yetki yasama meclisi tarafından Bakanlar Kuruluna devredilmiştir. Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı MADDE 17- Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. 80/4. Madde ile pek çok yatırım Bakanlar Kurulunca istisna kapsamına alınabilecek, istisna kapsamına alınan projeler hakkında yargı yolu kısıtlanmış olacaktır. Kapsama giren projeler hakkında özellikle çevre hakkı kapsamında yargı yolunun daraltılması hatta ortadan kaldırılması Anayasanın 17. Maddesinin ihlali anlamına gelecektir.
Konut dokunulmazlığı
MADDE 21- (Değişik: 3/10/2001-4709/6 md.) Kimsenin konutuna dokunulamaz
80/4. Maddede “Proje bazlı yatırımlara diğer kanunlarla getirilen izin, tahsis, ruhsat, lisans ve tesciller..” hakkında Bakanlar Kurulunca istisna getirilebilecek olması, konut dokunulmazlığını ihlal edebilecek ve risk altına alabilecek bir düzenlemedir. Projenin ihtiyaç duyduğu taşınmazlar hakkında özel mülkiyete konu taşınmaz şirket ya da ilgili kamu kurumu adına tescil edilmeden el konulmasına dair risk taşımaktadır.
Kamu yararı
Kıyılardan yararlanma MADDE 43- Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir.
80/4. Madde ile “izin” Bakanlar Kurulunca getirilen istisnalardan bir başkasıdır. Kıyı Kanununa göre kıyıda yapılabilecek yapılar açıklanmış, idari prosedür açıklanmıştır. Kıyı alanında yapılabilecek yapılarla ilgili yapılan düzenlemeler çerçevesinde verilebilecek izinler bahsedilen yasal düzenleme ile istisna kapsamına alınmış, izin verilmeden kıyı alanlarına yatırım yapılabilmesinin .nü açılmıştır. Bu yönü ile de Anayasanın 43. Maddesinde yer alan kıyı alanlarında “öncelikle kamu yararı gözetilir” hükmü ihlal edilmiş olmaktadır.
Toprak mülkiyeti
MADDE 44- Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebilir. Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların kü.ülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz.
Bu amaçla dağıtılan topraklar bölünemez, miras hükümleri dışında başkalarına devredilemez ve ancak dağıtılan çiftçilerle mirasçıları tarafından işletilebilir. Bu şartların kaybı halinde, dağıtılan toprağın Devletçe geri alınmasına ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.
80/4. Madde ile Bakanlar Kurulu’na, Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu düzenlemelerinde yer alan düzenlemelerde yer alan “izin, tahsis” gibi prosedürleri izlemeden yatırımcı lehine bu izin ve tahsislerden istisna tanıyabilecektir. Bu yetkinin kullanılması Anayasanın 44. Maddesi düzenlemesine aykırı olacaktır.
Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması
MADDE 45- Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.
Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır. 80/4. Madde ile Bakanlar Kurulu, Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu ile Mera Kanununda yer alan düzenlemeleri atlayarak “izin ve tahsis” gerektiren prosedürlerden yatırımcıları muaf tutabilecek, mera alanında tarım alanlarında yatırımlara izin ve tahsis verebilecektir. Düzenleme bu y.nü ile de Anayasanın 45. Maddesine aykırıdır.
Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması
MADDE 56- Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. 80/4. Madde ile çevre hakkının korunmasında temel doğa koruma mevzuatlarında yer alan “izin, tahsis, ruhsat, lisans ve tesciller ile diğer kısıtlayıcı hükümler”in ilişkili olduğu prosedürler devreden çıkartılmış olacağı için çevre hakkının düzenlendiği Anayasanın 56. Maddesi ihlal edilmiş olacak, hem idari denetim hem de hukuki denetim ortadan kalktığı için vatandaşların anayasal ödevini yerine getireceği mekanizmların devreden çıkartılmasına dönük bu düzenleme Anayasanın 56. Maddesine de aykırıdır.
MADDE 125- İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. 80/4. Madde ile getirilen düzenleme; idarenin eylem ve işlemlerinden olan “izin, tahsis, ruhsat, lisans ve tesciller” aranmadan yatırıma başlanmasına yol açan bir düzenleme olduğundan, idarenin yargı konusu olabilecek bahsedilen işlemleri hukuk dünyasında mevcut oluşmayacağından yargı konusu da edilemeyecek neticede idarenin eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu ile denetim imkanı kısıtlanmış olacaktır.
Halbuki idarenin idari işlemler yolu yargısal denetimi hukuk devletinin temel görütüleridir.
Ormanların korunması ve geliştirilmesi
MADDE 169- Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. 80/4. Madde kapsamında Orman Kanunu’nun 16 ve 17. Maddleri kapsamında verilebilecek izin prosedürü de ortadan kaldırıldığından Anayasanın 169. Maddesinde yer alan ormanların korunması başlıklı Anayasal düzenleme de ihlal edilmiş olacaktır.
MADDE 80’İN AYKIRI OLDUĞU ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER
• Ramsar Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme
• Paris Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi
• Stockholm Bm İnsan ve Çevre Konferansı Bildirgesi,
• Washington (CITES) Nesli Tehlikede Olan Yabani Bitki ve Hayvan Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme
• Barselona Akdeniz’in Deniz Ortamı ve Kıyı Bölgesinin Korunması Sözleşmesi
• Bern Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi
• Granada Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi
• Basel Tehlikeli Atıkların Sınırlar Ötesi Taşınımının Ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin Sözleşme
• Valetta Avrupa Arkeolojik Mirasının Korunması Sözleşmesi
• Rio Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi
• Rio Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
• 1992- Rio BM Ormancılık Prensipleri
• Kyoto Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne Yönelik Kyoto Protokolü
• Aarhus Çevresel Konularda Bilgiye Erişim, Karar Vermede Halkın Katılımı ve Yargıya Başvuru Sözleşmesi ( Aarhus iç hukuka girmiş değildir)