Türkçe



PDF indir

 

 



Yazmazsam Delireceğim!

İzlenme 1774

'Ağlamayın! Giden bir biten şarkı değildir! Yok salâ veren! Ağabeyinizin, kardeşinizin, arkadaşınızın, çalınan emeğinizin, hayatınızın hesabını soracağız beraberce. Sen yeter ki sil gözünün yaşını, yırt kefenini, gel kavgaya!'
Evet, yazmazsam delireceğim!
Yerin yedi kat altında işçilerin elleriyle kazıp inşa ettikleri metalik siyah göğün kıyametvari bir patlama ile çökmesine kader diyorlar. Utanmadan! Ölen işçilere ise şehit. İşçilerin kaybettikleri arkadaşlarına böyle demesini aklım alıyor da bu riyakar kravatlı takımının kendi cennetlerinden yer bahşedercesine hayatlarını kara bir kuyuya attıkları işçilere böyle demelerini içim kaldırmıyor. Bir de hutbe okutacakmış diktatör… Midemde ağır bir bulantı!
 
Sosyal medyada dolanıyor şimdi: Tevekkül edecekmişiz. Kime, neye güvenerek tevekkül edilecek? İşçilerin canını korumak için alınması gereken asgari önlemleri almayıp korkak ve katil diktatörü cinayet mahalinde korumak için “olağanüstü hal” tedbirlerine başvuran devlete mi güveneceğiz? Pişkin pişkin kömürü devletten kat be kat ucuza çıkarttığını anlatan patrona mı? Yemek fişine el konulup diktatörün mitingine kenar süsü olarak götürülen işçilere reva görülen muameleye gıkı çıkmayan sendikaya mı güveneceğiz? Kime?
 
Dua edecekmişiz. Kime? Borsa düşmesin diye işçilerin başına çöken karanlığı saatlerce ailelerinden dahi saklamanızı emreden, taptığınız piyasa tanrılarına mı? Kime yakaracağız? Kime?
 
Politikleştirmeyecekmişiz! Kara kaşlı, kara gözlü 15 yaşında başından vurulmuş bir çocuğun 16 kilogram kalmış ölü bedeni üzerinde miting meydanlarında tepinmekten keyif alanlara, 15 yaşındaki küçük vücudu kömür tozundan kararmış bir çocuğun yerin beş yüz metre altında ne işi var diye sormayacakmışız.
 
Politikleştirmeyecekmişiz! Hayatlarını, alınterlerini oy satın almak için çuvallara doldurup kapı kapı yoksullara dağıttığınız maden işçilerini tabur tabur öldürürken, dudağımızı ısırıp öfkemizi içimize atacakmışız, öyle mi?
 
Politikleştirmeyecekmişiz! Sen “Gezi’ye 15 gün kala hükümete komplo” diyeceksin, yüzlerce işçinin şimdi buzhanelerde istiflenen cansız bedenini diktatöre siper edeceksin, biz sınıf kardeşlerimizin hesabını soramayacağız, öyle mi?
 
Ey diktatörün mağrur ve hevesli tebası, bu iş zaten politiktir. Belki pek çoğu bugün ölü olan köle muamelesi yaptığınız, canını, alınterini hiçe saydığınız madencileri yani komşunuzu, eşinizi, dostunuzu velhasıl aslında kendinizi diktatörünüzün koltuğundan, cebinize giren üç kuruş sadakadan daha kıymetli gördüğünüz için bu iş politiktir. Bu bir kaza değil, cinayet olduğu için, bu cinayet düzeni sürsün diye polisler gencecik insanları gözünü kırpmadan vurabildiği için politiktir.
 
Bu şartlarda ölüm değil ama yaşamdır tesadüfi olan ve kader tarafından belirlenen. Kader mi? Kader artık sınıfsaldır. El falına baktığınız işçilerin yaşam çizgisi hep kısa ve daha kısadır. İşçiler için ölüm norm, yaşam istisnadır. Şimdi böyle bir istisnayı, hasbelkader sağ kurtulmuş bir işçiyi izliyorum televizyonda. “Madene yeniden inecek misiniz?” sorusuna “kredi borcum var nasıl inmeyeyim” diyor.
 
Ne diyeyim!
 
İşçiler, zincirlerinizi kırın demiyorum. Her gün, her vardiyada, her işbaşında yeniden giydiğiniz kefeninizi yırtın diyorum.
 
Ağlamayın! Giden bir biten şarkı değildir! Yok salâ veren! Ağabeyinizin, kardeşinizin, arkadaşınızın, çalınan emeğinizin, hayatınızın hesabını soracağız beraberce. Sen yeter ki sil gözünün yaşını, yırt kefenini, gel kavgaya!
 
Yazmasam delirecektim!
 
Sınıfın öfkesi, acısı, nefreti ve aklı ile
 
Devirmezsek kahrımdan gebereceğim!
 
Aytek Soner Alpan - soL
14 Mayıs 2014 
328 kez bakılmış
14 Mayıs 2014
14:19

24/04/2024 Bugün599 ziyaret var  Sitede 6 Kişi var  IP:3.15.151.214