Sandıklarkapanırkapanmazherkesinherkeslehemhâl olduğubirdöneminiçindebuldukkendimizi. Dörtpartilibiryapıdakoalisyonihtimallerinitakipetmekzordeğil de, kiminkime, hangikoşulladestekvereceğiniizlemekzor. Çünküortadailkenamınabirşeyyok. Baksanızamemleketin“solcu”su bile sosyalmedyadakoalisyonformülüçıkarıyor!
Bu “yeniden istikrara kavuşma” sürecine de restorasyon adını veriyorlar.
Seçimden önce İkinci Cumhuriyet’in restorasyonu bir ihtimal ya da ihtimallerden bir tanesiydi. Şimdi ise bir ihtimalden çok daha fazlası, düzen siyasetinin yöneldiği ana doğrultu...
Erdoğan faktörünün bu doğrultuyu bozup bozamayacağı tartışılıyor. Sadece Türkiye’de değil, Batı’da da... Ancak şimdilik görünen, Erdoğan’ın şapkasından çıkaracağı bir tavşanın olmadığı. Abdullah Gül’lü AKP formülü vesaire şapkadan çıkacak tavşandan ziyade restorasyon yoluna giren Türkiye’nin açılımlarından biri olabilir. Yüce Divan tartışmalarının da bu yola girilmesiyle yavaş yavaş unutturulacağını, unutturulamazsa önemsizleştirileceğini varsayabiliriz. “İstikrar için” unutun denilerek...
Yine de Erdoğan elini şapkasına atmayı deneyebilir mi? Örneğin başını en fazla belaya sokma potansiyeli taşıyan başlıklardan biri olan bölge politikasında...
Geçen gün “egolar bir yana konmalı” dediği konuşmanın bir yerinde ağzından, “Tel Abyad’da Arapları ve Türkmenleri uçaklarla vuran Batı, ne yazık ki onların yerine terör örgütü PYD ve PKK’yı yerleştiriyor” sözlerinin döküldüğünü hep birlikte işittik. Arkasından da Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü çıkıp, sınıra “Esed rejimi ve PYD’nin saldırıları nedeniyle” insanların yığıldığını söyledi.
Ama bu şapkadan da tavşan çıkmaz. Erdoğan’ın Suriye’de Suudi-Katar ortaklığıyla semirttiği Fetih Ordusu’nu YPG-ÖSO ikilisinin karşısına çıkarmayı denemesi, en başta kendi ittifak yapısının dağılmasına neden olur. Dolayısıyla bu cephede de Erdoğan’ın çıkarabileceği bir tavşan yok, ama “restorasyona” ihtiyaç var. Restorasyon, El Kaide takviyeli Fetih Ordusu’nun “koalisyon” destekli, eğit-donat tedrisatından geçmiş gruplarla birlikte hareket etmesi, İdlib’den Halep’e, Tel Abyad’dan Raselayn’a aynı doğrultuya bakmalarının sağlanması için gerekli.
İki veriyi hatırlayalım. Geçtiğimiz günlerde ünlü gazeteci David Ignatius, Türkiye ile ABD’nin seçimden önceki hafta Suriye’de “güvenli bölgeler” oluşturmak konusunda anlaştığını, ama seçimden sonra bu adımın Türkiye’deki siyasi belirsizliğin aşılmasından sonra atılabileceğini söyledi. İkincisi, Türkiye’nin yakından tanıdığı bir isim olan Alan Makovsky’nin, olası bir HDP-AKP koalisyonunda HDP’nin AKP’yi Suriye politikasında ABD çizgisine yakınlaştırabileceği yönündeki sözleriydi.
Bu ifadeler, ille de “AKP-HDP koalisyonunu” çağırmıyor. Ancak Türkiye’deki restorasyonun Suriye ve bölge politikasında da restorasyon anlamına geleceği anlamını taşıyor. Washington’un da Brüksel’in de istediği bu ve sistemin aktörlerinden buna itiraz eden yok. Dolayısıyla her koalisyon formülü buraya çıkacak. Erdoğan’ın ise buna itiraz edecek mecali yok.
Öyleyse yeni dönemin yeni nakaratı bu olacak: Yurtta restorasyon, bölgede restorasyon. İstikrar için ileri!
Alper Birdal
sol Haber portalı 13 Haziran 2015
21/11/2024
Bugün1000 ziyaret var
Sitede 18 Kişi var
IP:3.148.108.192