Son zamanlarınrevaçtatartışmakonularındanbirisirestorasyon. Eskisinibozmadanyenilemeanlamındakullanılıyor. Siyasettekikarşılığıise, tedavüldeolanburjuvasiyasalmekanizmalarınvesiyasalsüreçlerinartık, hem toplumsal hem de sınıfsaltalepveihtiyaçlarakarşılıkgelememesi, toplumsalkonsolidasyonugerçekleştiremiyoroluşundandolayıyenisiyasalsüreçlerizorluyoroluşuşeklindetanımlanabilir. Bunun en başınaüretimilişkilerininzorunludeğişimieklenmeli. Zirakapitalistkrizinbozucuetkisiaynızamandayenidenkurulumu“zorunlu”ve“olanaklı” hale getirmekte. Kısacasıburjuvasiyasetindeeskiyensiyasiaktörlerinvedolayısıylaonunlaözdeşleşensiyasalsüreçlerin“zorunlu”olarakbirçeşitrotasyonauğraması. “olanak”isesosyalistsiyasetinalanındakalmakta.
Siyaset okumaları, siyasi süreçlere yön veren toplumsalvesınıfsal yasaların, tarihsel izlerini takip ederek, eğilimlerini ve yönelimlerini bularak, tekrar etmek suretiyle bütün bunları bilince çıkartmaktır. Ya da siyasal süreçlere dair bilincimizin açık olmasının ilk koşulu, verili durumu baz alarak, onun tarihsel gelişimiyle ilişkilendirilmesidir. Burjuva siyasetinin gidişatı, olası yönelimleri, Marksist siyasetinde nerede duracağını, nasıl mevzileneceğini, hangi politik argümanların öne çıkartılıp, nelerin geri çekileceğini belirliyor.
Öyleyse burjuva siyasetinin tarihsel restorasyonlarına bir göz atarak başlayalım.
Türkiye siyasetinde, Kemalist kurucu dönemden sonra, 1950’den itibaren ilk restorasyon sürecinin adı DP iktidarı ve Menderes’tir. 1929 kapitalist krizi, faşizm ve ikinci emperyalist savaş, kapitalizmin bağrında yeni üretim ilişkilerini olgunlaştırmış, Keynes’in iktisadi politikasını uygulanabilir hale getirmiştir. Ulus devlet ölçeğinin görece oturmuşluğu, dünya pazarının emperyalistlerce paylaşılarak genişlemiş olması, bakir pazarlara yolculuk, kapitalist merkezlerde tam istihdam ama uzak çeperlerde düşük istihdam ve yüksek artı değer, (kapitalizmin merkezindeki artı değerin daha az olduğu değil) kapitalizmin “altın çağını” başlatmıştır. 1917 Ekim devrimiyle ortaya çıkan Sovyetler Birliği, savaştan, direnerek ve güçlenerek çıkmış, Emperyalist-Kapitalist bloğun karşısında, hem bir tehdit unsuru, hem de onun, “demokratik, laik ve sosyal devletçi” bir hal almasına neden olmuştur. Atlamadan söylenmeli ki, dönemin,“demokratik, laik ve sosyal devletçi” oluşu salt, Sovyetler Birliğinin varlığı ve dünya devrimci sürecinin devam ediyor oluşunun yarattığı tehdit ile değil, aynı zamanda sermayenin büyüme eğiliminin olanaklarının da artmasıyla ilgilidir. Büyüyen sermaye daha fazla işgücü talep etmekte, daha fazla işgücünün talebi kırlardan karşılanmakta, kırlardan taşınan işgücü ideolojisi ile gelmekte, ve dönüştürülme zorunluluğunu ortaya çıkartmaktadır.
27 Mayıs ve 12 Mart, bu restorasyon sürecinin, ilkinde sağa, ikincisinde sola kaymasına karşı gelişen balans ayarlarıdır.
İkinci restorasyon dönemi, Kapitalizmin 1973 kriziyle ortaya çıkan dönemidir. Thatcherizm, Reaganizm ve Özalizm olarak da kodlanan bu dönem, üretim ilişkilerini eski halinden (Keynescilik) yeniye doğru değiştirmiştir. Üretimin parçalanması ve dünya ölçeğine doğru büyümesi, kapitalizmi, bakir pazar ve ucuz işgücü ile buluşturmuş, ihtiyacı ve talebi olan daha fazla artı değere el koyma olanaklarını genişletmiştir. Kompleks üretimhanelerin, küçük ve parçalı, taşeron üretimhanelere dönüşümü sendikalı işçi sayısını azaltmış, işkolu bazlı sendika yasaları ve iş yasalarının buna uygun olarak yapılandırılması, sendikal örgütlülük ve yetkileri zorlaştırmış, giderek örgütsüzlüğü örgütleyen bir hal almıştır. Dünya devrimci sürecinin 68 ivmesinden itibaren irtifa kaybediyor oluşu 1989 Sovyetlerinin de çözülüşü ile sonuçlanmış, bütün bu süreçlerin olanaklarını arttırmıştır.
Bugün, kapitalizmin yapısal krizi, siyasal krizi de olgunlaştırmakta, ancak, 1973 krizinin 80’li ve 90’lı yıllarda, görece, atlatılmış olduğu biçimiyle kolay olamayacağı görünür hale gelmektedir. 2000’li yıllarda, önce çeper kapitalizmlerde patlayan lokal krizler ve sonrasında bunun dünyasal kapitalizmin krizinin olduğunun ortaya çıkışıyla süreç yeni bir ivme kazanmıştır. Baskı yöntemlerinin en sık ve en şiddetli halde uygulanıyor oluşu henüz bir restorasyona işaret ediyor olmaktan oldukça uzaktır. Ya da yeni bir restorasyon hamlesinin iktisadi koşulları görünür olmaktan uzaktır. Süreç daha çok rotasyon hamlelerinin olasılığı dahilinde görünmekte, ancak, olası rotasyon hamlelerinin bile, inşa edilen rejimi tehlikeye sokma olasılığına karşı temkinli görünmektedir.
Dolayısıyla, rotasyon hamlesinin bile temkinle karşılandığı, restorasyon hamlesinin ise iktisadi koşullarının ortaya çıkmadığı/görünmediği bu durumda; örneğin burjuva siyasetinin Kürt meselesine bir çeşit restorasyon hamlesi ile bakıp bakmadığı, ya da sınıf ilişkilerinde nasıl bir hamleyi öngördüğü üzerine söylenebileceklere geçelim. Burjuva siyasetinin Kürt meselesine mesafesi, kurucu Kemalist dönemden, DP restorasyon dönemine, 27 Mayıstan 1980 restorasyonuna ve bugüne kadar hiç değişmemiştir. Değişen, Kürt Özgürlük hareketinin özellikle 1984’den itibaren güçlenerek, bu mesafenin başkalaşmasına olan katkısıdır. Dolayısıyla bu mesafenin eskiye oranla biraz daha kapanmış olması, burjuva siyasetinin Kürt meselesindeki restorasyonu ile değil, restorasyonun bu sürece eşlik edişi ile açıklanabilir. Kürt özgürlük hareketinin istikametinin nereye doğru olduğu, bu istikametin, kuruluş dönemiyle bugünü arasındaki farkının ne olduğu, sınıf-siyaset ilişkisinde nerede durduğu, Marksist istikametle arasındaki farkın ne olduğundan bağımsız olmak kaydı ile.
Ya da, burjuva siyasetinin, sınıflar savaşında, AKP’nin tek adam üzerindenmiş gibi görünen baskıcı, şovenist, dinci, faşist, polis devletçi siyasi duruşu karşısında rahatsız olduğu, bu duruma, CIA-Cemaat-CHP eksenli yapılanmalarla, bir çeşit restore etmeye ihtiyaç duyduğu türünden tesbitler, sınıflar savaşındaki güç dengelerini yok sayan, liberal de olsa bu savaşta işçi sınıfı ve diğer toplumsal dinamiklerin taleplerinin güce dönüşmüş halinin restorasyonu etkileyen koşullar olabileceği gerçeği unutulmaktadır.
Dolayısıyla önümüzdeki dönemde, burjuva siyasetinin olası restorasyonunu yakınlaştıran ya da uzaklaştıran ve restorasyonun istikametinin nereye doğru olacağını belirleyen de, sınıf dinamizminin ve toplumsal dinamiklerin talepleri ve bu taleplerdeki ısrar ve mücadelesi olacaktır.
En başta söylenmesi gerekeni, en sonunda söyleyerek bitirelim.
“İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır” Karl Marx
İlhan Kabadayı
12.05.2015
21/11/2024
Bugün1024 ziyaret var
Sitede 14 Kişi var
IP:3.144.43.194