Önce adını dahi bilmeden fotoğrafını gördüm. Duvarda asılı birkaç fotoğraf arasında, saçları bembeyaz gülen kadın fark edilmeyecek gibi değildi. O dönemin üniversite ve ülke gündemlerini saatlerce konuştuğumuz o toplantı odasında sanki üç kişi değildik de “o kadın” da vardı. Gülen gözleri ile ara ara kesişiyor, belli ki sosyalist tarihte önemli olan bu kadının kim olduğunu utancımdan soramıyordum. Sancım birkaç gün devam etti. Eldeki ilk defa edindiğim kitaplardan varsa o fotoyu bulmaya çalışıyor, bir kadın ismi geçecek mi acaba diye satırlara tekrar bakıyordum. Derdimin devasını yine aynı fotonun yanında buldum. Cevabımı aldım. Behice Boran’dı adı. Türkiye İşçi Partisi’nin genel başkanıydı, parlamentoya giren 15 TİP vekilinden biriydi.
27 seneöncekaybettiğimiz Behice Boran’ınölümyıldönümünüise birkaç gün öcegeridebıraktık. Dünyada ve ülkemizdesosyalizmmücadelesinibüyütenlerinölümleriisebizleriçinvarlıklarındanmahrumkalmasonucunu en son sıradadoğurmuşoluyorduaslında. Çünkübugünyaşarken, okurkenonlarlayeniden ve yenidentanışıyorduk.
Benim Behice Boran’la ilk tanışmam böyle, şimdilik son tanışmam ise Behice Boran’nın TBMM resmi sitesinden, parlamentodaki kürsü konuşmalarını okumamla oldu. Örneğin, Bütçe Kanunu tasarıları görüşmelerinde, Gecekondu Kanun Tasarısında, ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bütün ayrıntılarıyla yeniden gözden geçirilmesini sağlatmak üzere Anayasanın 89. maddesi uyarınca Hükümet hakkında bir gensoru açılmasına dair önergede, deprem felâketi nedeniyle deprem öncesi davranışlar ve depremden sonraki plânsız, programsız ve yetersiz icraat iddiasıyla Anayasanın 89. maddesi gereğince Hükümet hakkında gensoru açılmasına dair önergede, Kıbrıs İkili Anlaşmalar ve Türkiye'deki Amerikan üsleri meseleleri ile ilgili dış politika konusunda Hükümet hakkında bir gensoru açılmasına dair önerge gibi buraya yazamadığım birçok konuda komünist vekil olarak, Behice Boran karşınıza çıkar. Parlamentoda komünist olmak nasıl olurmuş görürsünüz. Hemen hemen her konuşmasında uğradığı sataşmaları, konuşma süresinin nasıl kısıtlandığını, ancak tüm bunlar karşısındaki dik duruşunu satır satır okurkenaslında Behice Boran ve diğer vekil yoldaşlarının güne düştüğü kayıtları, geleceğe bıraktığı eğitim notlarını okumuş olursunuz.
Behice Boran, 77 1 Mayıs katliamından 30 yıl sonra gittiğiniz yasaklı 1 Mayıs'ta da yoldaşınız olur. Mücadelemizin ince ayrıntılarını aşağıdaki gibi bir anıdan daha fazlası olarak geleceğe bırakmış olur.
1979’un 1 Mayıs'ında, partili arkadaşlarıyla DİSK önünde buluşup Taksim’e yürüyüşe başladıklarında, ilk polisin saldırısına uğrayan partililer arasında polis yaşına binaen olsa gerek onu evine götürmek ister. Arkadaşlarını yalnız bırakmayan Behice Boran tutuklanır ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’ndaki duruşmada hâkim karşısına çıkarılır.
Hâkim sorar: Çıktınız mı?
- Çıktık.
- Ne yapacaktınız?
- Taksim’e doğru yürüyecektik.
- Peki neden çıktınız?
- 1 Mayıs emeğin bayramı, mücadele günüdür. Biz de o sınıfın partisiyiz, çıktık.
- Nereden çıktınız?
- Merter’den çıktık.
- Nereye gidecektiniz?
- Taksim’e.
- Merter neresi Taksim neresi, uzun yol, siz yaşlısınız, nasıl gideceksiniz?
- Dinlene dinlene...
Behice Boran, içeriye düşmüş devrimcilerin onların yakınlarının yoldaşıdır. Sevgi Soysal’ın Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu kitabında yer verdiği anlattığı Behice Boran’nın disiplini, kadınlar içindeki ağırlığı ve yaşanılan her ağır an karşısında öğreticiliğini sizler de öğrenmiş olusunuz. Onların deneyimi artık sizin deneyimleriniz oluverir. Tutuklu Behice Boran, size içeride nasıl yaşanacağını, devimcilerin dışarıdan nasıl kopmadıklarını öğretir.
Annedir, üstelik iyi bir eştir. Parti genel başkanlığını üstlenmesine rağmen hiçbir görevinden, hayattaki hiçbir sevdasından geri kalmamıştır.
Behice Boran’nın akıntıya karşı bir küreği, Boran Fırtınası bir ömrü oldu. Ülkenin en önemli dönemlerinde o dönemin devrimci kuşağının, parti emekçiliğinin, mücadelede başı çeken kadının, sosyalist aydının sembolü olarak yaptıklarından öğrendiklerimizle, yeniden ve yeniden tanışmamızla yapamadıklarını tamamlama mesaimize yardımcı oluyorlar hâlâ.
Ölüm yıldönümünde ne denir ki Behice Boran’a iyi ki doğmuşsun yoldaşımdan başka…