Türkçe



PDF indir

 

 



Soru işaretleri ve karamsarlık aşılmıştır

İzlenme 2613

soL Genel Yayın Yönetmeni ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) Merkez Komitesi üyesi Kemal Okuyan, Haziran Direnişi’nden geleceğe devredenleri ve bundan sonra yapılması gerekenleri anlattı.
Haziran Direnişi’nin hemen ardından “erken” sayılabilecek bir dönemde soL gazetesinde sizin ve diğer yazarların değerlendirmeleri yer aldı. Üzerinden biraz daha geçtikten sonra bugün, o zaman söylenenlere ilişkin bir düzeltme ya da önemli bir ek gerekiyor mu?
Bu soruya yanıt vermeden önce, genel kabul gören bir düşünceye ihtiyatla yaklaşılması gerektiğini söylemek isterim. Bir olayın sıcağı sıcağına yeterince sağlıklı değerlendirilemeyeceği, bazı sonuçlara ancak zamanla ulaşılabileceği hep söylenir. Doğrudur, baskın olanla tali olan, dönemsel olanla tarihsel olan, rastlantısal olanla kalıcılaşan ancak belli bir zaman geçtiğinde ayrıştırılabilir. Ayrıca farklı dinamiklerin birbirleriyle etkileşimi ve nasıl bir hiyerarşik düzen oluşturacaklarını da hemen kavramak mümkün olmayabilir. Öte yandan burada söz konusu olan siyasettir ve büyük toplumsal hareketlere ilişkin değerlendirme yaparken, hem elinizi hem de aklınızı fazla soğutmamakta yarar vardır.
 
Bu söylediğinizi Haziran Direnişi ile nasıl bağlantılandırabiliriz?
Haziran Direnişi, Türkiye’deki siyasi aktörleri ve bu arada Türkiye solunu sarstı. Sarsmalıdır da… Ancak alışkanlıklar dirençlidir. Panik içerisinde hareket ederseniz saçmalığa kadar uzanırsınız, tamam. Tersi de geçerli. İlk şoku atlattıktan sonra yeni verileri eski paradigmaya mahkum etmeye de kalkabilirsiniz. Bence Türkiye solunda bu yapılmaya çalışılıyor.
 
'YENİ ALANLARA GİRMEYE EVET, TEMEL KALKI NOKTALARINI GÖZDEN ÇIKARMAYA HAYIR'
 
soL’da yazılanlara dönersek…
AKP iktidarının karakteri, Türkiye toplumundaki aydınlanmacı ve yurtsever damarın canlılığı ve halkın öfkesinin bir patlamaya doğru gittiği tarafımızca sürekli dile getirildi. Haziran Direnişi öngörülmedik tetikleyici bir neden ve ölçekle bu söylenenlerin doğrulanmasıdır. Doğrulandık diye bundan utanacak değiliz. Bu anlamda yeni keşiflere gereksinimimiz yok, onu sistemleri tamamen çökenler düşünsün. Bununla birlikte, Haziran Direnişi yalnızca bir doğrulanma, bir siyasal programın sağlamasının alınması olarak görülemez. Daha önce gündemde olmayan olanaklar, gündeme almadığımız tartışma başlıkları, çözülmesi gereken sorunlar ortaya çıktı. Bunlara yaratıcı, devrimci karşılıklar üretilmediğinde ya küme düşülür ya da fantazi arayışına davetiye çıkarılır. soL gazetesinin genel çizgisi, yazarları için söylüyorum, daha da ötesi gazeteye öncülük eden siyasi gelenek için söylüyorum, yeni alanlara cesurca girmeye evet, temel ideolojik, siyasal ve kuramsal kalkış noktalarını gözden çıkarmaya hayır.
 
İlk soruya nasıl bir yanıt verebiliyorsunuz bu dedikleriniz ışığında? Örneğin, Haziran’ın ortasında söylenenlerle şimdi, bir ay sonra söylenenler arasında nasıl bir fark olabilir?
Farktan söz edecek, tekrardan kaçınacaksak bir kendiliğinden hareket için ideolojik açıdan sanıldığından ya da beklenenden daha dirençli olduğunu söyleyebiliriz direnişin.
 
'HAREKET KENDİLİĞİNDEN DİYE HER İSTENİLEN YAPILAMAZ'
 
Direnç derken...
Kendiliğinden hareketler hiçbir zaman boş bir kağıt olarak görülmemeli. Onların hareket ettiği bir çerçeve vardır, en azından bir eksen üzerinde yükselirler. Ancak Haziran Direnişi’nde bundan daha fazlası var. Elbette milyonlarca insanın aynı ideolojik-siyasal doğrultuyu işaret ettiğini söylemiyorum ancak hareketin ortalaması bile, öyle istenildiği yere sürüklenmeyecek kadar şekillenmiş durumda. Bence bu ilk anda tam fark edilmedi. Seküler bir hareket dedik, sola açık dedik, bunlar bir veri. Ama sola açıklık, soldan gelecek her türlü müdahaleye açıklık anlamına gelmiyor. Yine sekülerizm, istenildiği an bastırılacak ya da el çabukluğuyla kenara itilecek bir karakter değil.
 
Bunu hafife alanlar mı oldu?
Olmadı mı? O kadar büyük bir hareket ki söz konusu olan, herkes kendi dünyasına kanıt buluyor. Ancak bu işe tarihsel karakter veren damara bakacaksak bu hareketin de kırmızı çizgileri var. Bu kırmızı çizgilerle kavga edip “nasılsa kendiliğinden bir hareket, istediğimiz boruyu öttürürüz” denemez. Bu açıdan beklenenden daha “olmuş” bir hareketten söz ediyoruz tüm örgütsüzlüğüne karşın…
 
O zaman biraz daha somut konuşalım. Haziran Direnişi’yle ilgili bir mücadele, deyim yerindeyse bir hegemonya mücadelesi mi sürüyor?
Bunda şaşıracak bir şey yok. Direniş soldadır, dolayısıyla sol bütün zayıflığına karşın bu muazzam hareketin organik ideolojisidir. Sol kavramının önemi de burada ortaya çıkmıştır. Hareketin ideolojisini sosyalizm açıklamaz, devrimcilik açıklamaz, demokratlık hiç açıklamaz. Direniş “sol”dur. Ancak Direniş yalnız solu değil, herkesi hareketlendirmiştir. Yerli, yabancı bütün aktörler bu enerjiden yararlanmak ya da o enerjinin yıkıcı etkisinden korunmak için hesap yapmaktadır. Hareketin organik ideolojisi sol olduğu için de herkes bunu sol üzerinden yapmak zorundadır. Bu nedenle görünen sol içi tartışma, hatta rekabettir belki ama ilgilisi yalnızca sol değildir.
 
'MİLLİYETÇİ VE LİBERAL RÜZGAR ESTİRMEK İÇİN ÇALIŞANLAR VAR'
 
Sol kullanılmak mı isteniyor?
Söylediğim bu kadar basitleştirilmemeli. Sonuçta bu hareketin bundan sonraki doğrultusunu belirlemek için solda “uygun” çerçevenin öne çıkmasını isteyeceklerdir. Solla hiç ilgili olmayanların buradan “milliyetçi” bir rüzgar yaratmak istediğini herhalde görüyorsunuzdur. Çok farklı kesimlerin Haziran Direnişi’ne liberal bir ton çalmak için nasıl uğraştığını da… Gizlisi saklısı yok, burada büyük bir mücadele var ve bu mücadelede sosyalist sol ağırlık koymak durumunda.
 
Hareket parçalanmayacak mı?
Haziran Direnişi kolay kolay parçalanmayacak kadar büyük! Onu daraltacak küçük hesapları bile hemen boşa çıkarıyor. Direnç burada da geçerlli. Yine de sosyalistler, komünistler daraltıcı her tür girdiden uzak durmalı. Zaten işin püf noktası da burada… Hareketin toplamının ufkunu açma yeteneği gösteren hat, tarihsel bir sıçrama yapar. Kamuculuk, aydınlanmacılık ve yurtseverlik… Bu üç halka Haziran Direnişi’yle örtüşüyor. Bu üç halkanın siyasal ifadesi de sosyalizm! Bir asırlık sosyalizm mücadele tarihimizde bundan daha uygun bir toplumsallık ortaya çıkmamıştı. Haziran Direnişi’nin saflaşması, örneğin milliyetçilerin, liberallerin, sosyalistlerin ayrışarak kendilerine ait daha küçük toplumsallıklara yerleşmesi türünden bir parçalanma ya da kümelenme gerçekleşmeyebilir. Söylediğim şudur: Hareketin bütünü hedeflenmelidir. Açık söylemek gerekirse liberalizm ve milliyetçilik hiç bu kadar zayıflamamıştı, bu kullanılmalıdır. Bütün bu söylenenlerden hegemonya mücadelesi çıkıyorsa çıksın. Bu kötü bir şey değil!
 
Ama yazılarınızda liberal tehlikelerden söz ediyorsunuz?
Çünkü solda etkisi var. Haziran Direnişi’nin ruhuna uymayan işler yapılmak isteniyor. Laik duyarlılıklar yerine çoğulculuk, ötekine saygı gibi başlıklar öne çıkarılıyor. 11 yıllık AKP iktidarından sonra bu ülkede hâlâ ibadet eden inançlılara dönük bir saygısızlık olduğunu düşünen var mı? Bu toplumun küçümsenmeyecek ve dinamik bölümünün gericilik tarafından baskı altında tutulduğunu, Haziran Direnişi’nin buna karşı da isyan olduğunu söylüyoruz. Bir yandan da alternatif iftar organizasyonları düzenleniyor. Bir kere, iki kere tamam. Ancak eleştirilen görgüsüzlüğün ve ikiyüzlülüğün bir parçası olunuyor ne yazık ki. Sadece bir örnek. Bir başkası, Türk bayrağını ayıklamaya çalışmak… Birçok yerde tanığıyız, “bayrakla gelemezsin” diye sağa sola müdahale etmeye kalkan örgütlü solcular var. Şaka gibi… Kendini evsahibi mi görüyor, kendiliğindenliğe örgütlülüğü böyle mi katacağını sanıyor! Bereket, hareket o kadar büyük ki bu arızaları geçiştiriyor.
 
'GENEL ÖRGÜTLENME MODELİ ÇIKMADIĞI SÜRECE FORUMLAR YARARLI OLDU'
 
Forumlar için ne söylenebilir? Haziran Direnişi’nin eylem boyutu dışındaki önemli bir kazanımı da forumlar oldu.
Hiçbir toplumsal olgu tam olarak kendiliğinden olamaz ve bunun tersi de geçerlidir. Ancak forumların ortaya çıkışında kendiliğindenliğin rolü sanıldığından az. Forumlar daha çok bir kararla ortaya çıkmış, belli bir kesimde karşılık da bulmuştur. Eylemlere katılanların çok sınırlı bölümü -ki bu son derece doğaldır-, forumlarda ya da halk meclislerinde bir araya gelmiştir. Her durumda önemlidir, bu tür denemelerin Türkiye gibi bir araya gelme kültürü zayıf ülkelerde büyük değeri vardır ve bazı yerelliklerde forumlar gerçekten işlevli olmuştur. Ancak ihtiyatlı olunmalıdır. Örneğin forumların kapsamadığı asıl enerjiyi küçümsemek, evlerine çekilen insanları “geri unsur” olarak görmek büyük hatadır. Bazı insanlar her gün uzun uzun tartışmaktan hoşlanmayabilir. Ayrıca Haziran Direnişi’nin ana talebi “Hükümet İstifa”dır. İnsanlar forumların bu talebe uygun olmadığını düşünmüş de olabilir. Bir genel örgütlenme modeli çıkarmaya kalkılmadığı sürece, forumlar gerçekten yararlı olmuştur.
 
Örgütlenme modeli neden çıkmaz?
Çünkü konusu yok! Büyük toplumsal hareketlerin bir arayışı vardır. Yeni toplumsal örgütlenmeler ya savunma amaçlı ya iktidar amaçlı ortaya çıkar. Haziran Direnişi bir iktidar alternatifi haline dönüşmedi, böyle bir karakteri yoktu. Dolayısıyla forumların kimi zaman yerel halk iktidar organları gibi görülmesi anlamsız. Bu ancak bir karikatür olur. Forumlar savunma amacına da hizmet etmiyor. Geçmişin direniş komiteleri, mahalle komiteleri böyleydi örneğin. Öte yandan Haziran Direnişi siyasal bir sloganı öne çıkardı. Bundan sonraki çabalar bu sloganı geriye düşürmek için değil, bu slogana karşılık bulmak için sürdürülmeli. Forumları bunu engellemek için kullanmak isteyenler var.
 
'HÜKÜMET İSTİFA SLOGANINDAN GERİ DÜŞEMEYİZ'
 
Kim bunlar?
Pek devrimci gözüküp AKP’nin gitmesini istemeyenler… Bunlar var. Gerçek liberaller var, sivil toplumculuk dediğimiz ideolojiyi bir kez daha etkili kılmak isteyenler var. Sonra Kürt siyaseti belirlenimli bir sol projeyi savunanlar var. Solun CHP’den başka seçenek üretmesini istemeyenler var.
 
Neredeyse herkes…
Öyle değil. Ayrıca ben çok daraltılmış, aşırı öznel bir değerlendirme yapmıyorum ki… “Hükümet İstifa” sloganının altını çizmek belki de en fazla benim de içinde olduğum siyasi hareketi zorluyor. Çünkü bu talebin devamı için, bir seçenek yaratmak için henüz yolun başındayız. Ama bu sloganın gerisinde kalamayız. Kalan, dönemi kaybeder. Siyaset cesaret ister. “Hükümet İstifa” diyecek ve seçenek yaratmaya çalışacağız.
 
Son bir soru, hareketin yarattığı iyimserlik yerini soru işaretlerine bırakıyor mu?
Bir ara bu oldu. Ancak şu anda Haziran Direnişi’nin parçası olanların büyük çoğunluğu karamsarlığı aşmış durumda. Herkes yeni bir yükseliş bekliyor ve siyasi arayış içine giren çok geniş bir toplam var. Gözaltılar, davalar, ölümler… Bütün bunlar karşısında halkımız halk gibi duruyor. Daha ne olsun! Soru işaretlerini öbürlerine bırakalım. Kimse üç günde memleketin güllük gülistanlık olacağını düşünmüyordu. “Bu daha başlangıç…” direnişin ürettiği bir slogandı. Şöyle düşünebiliriz: Başlangıç böyle olursa...
 
soL Gazetesi 20 Temmuz 2013