Günler ağır, günler felaket haberleriyle geliyor! Ülkemiz, büyük bir hızla iç savaşa doğru sürükleniyor. Emeği, laikliği, eşitlik ve özgürlüğü, halkların kardeşliğini, doğanın yeşilini savunan herkes tehdit altında.
Erdoğan'ın şahsında simgelenen yeni rejime göre kendisi gibi düşünmeyen herkes terörist, herkes hayvanlara yapılacak muameleyi hak etmiş birer düşman! Kendi bekasını rejimin bekası olarak gören bir kesim tarafından yeniden dizayn edilen devlet, devesa bir şiddet mekanizmasına dönüştü. Kentler, ilçeler bombalanıyor, dereler tepeler gaza boğuluyor, insanlarımız ortaçağ katliamlarını aratan yöntemlerle öldürülüyor.
Irkçılık, nefret ve ötekileştirme eğilimi toplumu teslim almış durumda. Şiddet şiddeti doğuruyor. Savaş ortamının getirdiği korku iklimi her şeyin üzerini örtüyor. İşçi cinayetlerinin, kadına uygulanan şiddetin, çocuk tacizlerinin, tecavüzlerin, her türlü hırsızlık ve talanın üstü "istikrar" yalanıyla örtülüyor, halkımızın bu yöndeki en küçük hak arayışı bile şiddetle bastırılıyor.
Tablo karanlık! Ama çaresiz değiliz!
Çare birleşik bir güç olabilmekte, çare direniş hattını omuz omuza birlikte örgütleyebilmekte!
Evet, ülkemiz kişisel ve siyasal ihtirasları için her türlü cinayeti işleyebilecek bir islamcı faşist güruh tarafından tipik bir Ortadoğu ülkesi haline getirildi. İnsanlarımız bombalı saldırı tehditleri altında sokağa çıkmaktan çekiniyor. Kürt illeri göç illeri oldu. Gizlenen, çarpıtılan, toplumda kin ve nefret üretmek için tek yanlı yayının konusu haline getirilen insan ölümleri, kayıplar kanıksandı. Sönen ocaklar, kıyılan canlar basit, kuru, soğuk birer sayı haline dönüştü. Bütün bu olup bitenleri kabullenmemiz, kadınların ve çocukların öldürülmesine, katliamlara, ölmeye ve öldürmeye alışmamız isteniyor.
Alışmayacağız!
Çaresiz değiliz çünkü biz halkız!
Savaşa son verebilir, halkların barışını birlikte gerçekleştirebiliriz!
Evet, emeğin adı yok, emek kendi yurdunda sürgün! Sarayın özel güvenlik gücü gibi hareket eden kolluk kuvvetleri hak arayışlarını zorla bastırıyor. Güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle; madenlerde, tersanelerde, inşaatlarda ve tarlalarda her gün işçiler ölüyor. İslamcı gericilik, "bu işin fıtratında var" diyerek sermayenin çıkarları adına toplumda rıza üretiyor. Mahkemeler ifrata varan, alenen hukuk dışı uygulamalara imza atıyor. Suçlu olan değil, hak arayan cezalandırılıyor ve buna boyun eğmemiz isteniyor.
Boyun eğmeyeceğiz!
Çaresiz değiliz çünkü biz halkız!
Bu vahşi sömürü düzenine son verebilir, emeğin ülkesini birlikte kurabiliriz!
Evet, "dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek" için yola çıkanlar, eğitim öğretim kurumlarımızı imam hatip okullarına çevirdiler. Öğrenim birliği yasası sayısız kez açıkça ihlal edildi. Diyanet İşleri Başkanlığı siyasal ve toplumsal yaşamı belirleme inadındaki bir fetva kurumu gibi çalışıyor. Cihatçı çetelerle işbirliği sabit olan dinci vakıflar okullarımızda cirit atıyor. Eğitim sistemi gerici siyasal islamın ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillendiriliyor. Okullarımız çocuklarımızı emanet edeceğimiz kurumlar olmaktan çıkmış durumda. Tehdit, taciz, tecavüz vakalarına her gün yenileri ekleniyor. Toplumsal hayatı dinsel esaslara göre kurgulamak isteyen mezhepçi anlayış, okulda, sokakta, işyerinde, evde, akla gelecek her yer ve ortamda engellenmeyeceğinden emin küstah bir cüretkarlıkla saldırıyor. Hiçbir meşruiyeti olmayan uyduruk fetvalara ve laiklik karşıtı uygulamalara ses çıkarmamamız, yapılan yanlışları görmezden gelerek biat etmemiz isteniyor.
Biat etmeyeceğiz!
Çaresiz değiliz çünkü biz halkız!
Dinci gericiliğin karşısında durabilir, laikliği birlikte kazanabiliriz!
Evet, neo-liberal saldırganlıkla dinci siyasal gericiliğin vahşi bir sentezi olan bu iktidar emeğin olduğu kadar; kadınların ve şen kahkahaların, özgürlüğün ve yaşam sevincinin ve belki de en çok üzerinde yaşadığımız doğanın düşmanı. Topyekun saldırı halindeler. Hırs ve ihtirastan gözleri dönmüş, gaddar, acımasız, zorba ve vicdansızlar. Dini imanı para olan bu vicdansızlık gölgesini satamadığı ağacı kesmekte bir an bile tereddüt göstermiyor. Buldozerlerin, iş makinalarının, geçtiği her yerde her gün sayısız cinayet işleniyor. Yeşilin üzerine kan damlıyor. Yırca'da köklerinden sökülmüş binlerce zeytin ağacının acısı Cerattepe'de gaz bombasına boğulan kızıl ağaçların acısına karışıyor. Eşsiz ekosistemin yerine milletin anasıyla ilgili cinsel arzularını gizlemeyen Cengizler'in kirli çıkarlarının polis ve jandarma nezaretinde korunması, kollanması tercih ediliyor ve bu tercihe sözümona kamu düzeninin muhafazası adına rıza göstermemiz isteniyor.
Rıza göstermeyeceğiz!
Çaresiz değiliz çünkü biz halkız!
Doğanın yağmalanmasına karşı set oluşturabilir, baharı birlikte örgütleyebiliriz!
Evet, bütün bu katliamlar, bu tasarlanmış kaos ortamı, insanlarımızın gelecekten kaygı duymasına yol açan bu yıldırma kampanyası ülkemizi sistematik bir gerici karanlığın pençesine atacak Başkanlık Rejimi için. Varlığını gerçekte 1982 Anayasası'na borçlu olan AKP iktidarı, sözde 12 Eylül karşıtı bir söylemle "yeni anayasa ihtiyacı"nı tartıştırmak, bu tartışma üzerinden kendisine meşruiyet alanı açmak istiyor. Bizzat Tayyip Erdoğan tarafından Türkiye'nin yönetim sisteminin değiştiği, yapılması gerekenin bu fiili duruma uygun yeni bir anayasa yapmak olduğu açıkça ifade ediliyor. Kuvvetler ayrılığının bütünüyle rafa kaldırıldığı, muktedir her kimi işaret ediyorsa savcıların, kayyumların onun kapısına dayandığı Yeni Türkiye'nin yeni anayasası için kara propaganda mekanizması durmaksızın çalıştırılıyor. Kandan beslenen islamcı faşist bir klik, ruhunu iktidara satmış bir kısım medyanın da yardımıyla şiddeti ve korkuyu her yere, hayatımızın her anına yayarak bizi teslim almak istiyor.
Teslim olmayacağız!
Çaresiz değiliz çünkü biz halkız!
Fiili başkanlık rejimini engelleyebilir, gerçek demokrasiyi birlikte inşa edebiliriz!
Evet, her şey bizim elimizde. Bu kavganın sonucunu yan yana omuz omuza durma kararlılığımız belirleyecek.
Evet, düşman güçlü. Evet, günler ölüm haberleriyle geliyor. Ama bu ülkeye, bu ülkenin direniş tarihine, işkencede ser verip sır vermeyenlere, darağacında halkların kardeşliğini haykıranlara, Pir Sultanlar'a, Mahirler'e, Haziran günlerine inanmak gerekiyor.
Yapabiliriz!
Çünkü biz halkız!
Birlikte başarabiliriz!
28 Mart 2016
BİRLEŞİK HAZİRAN HAREKETİ
15/10/2024
Bugün218 ziyaret var
Sitede 4 Kişi var
IP:44.200.122.214