Boşuna Yazılmayan Dizelerin Şairi
Pablo Neruda, 1904 yılında Şili'de demiryolu işçisi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelir. 1926'da "Halkalar" adlı beşinci kitabı yayınlandığında, 22 yaşındadır henüz. Bir yıl sonra ise konsolosluk yapmaya başlar ve 1932 yılında Şili'ye dönene kadar, sömürge bölgelerinde yaptığı konsolosluklar, "yerli halk"ın ezilmişliğe isyanına yakınlaştırır onu.
Frederico Garcia Lorca ile büyük bir dostluğu vardır Neruda'nın. 1933'te Arjantin'de konsolostur. Ve Buenos Aires'te, "Kanlı Düğün"ünü sahneye koymaktadır Federico Garcia Lorca. Sonra, 1934'te İspanya'da Barcelona, Madrid ve yanında hep Lorca. İspanya'da Halk Cumhuriyeti, Lorca'nın yanında Neruda. General Franco'nun ayaklanması ve o gece sirke gitmek üzere sözleştikleri Lorca, Neruda'nın yanında yok. "Şiirimi değiştiren bu İspanya iç savaşı, benim için bir şairin ölümüyle başlar!" Cumhuriyetçilerin safında, barikatlarda yazılan "Yüreklerdeki İspanya", işte o fark edilen başka şeylerin, artık Pablo Neruda'nın sarsılmaz dünya görüşü oluşunun belgesidir. Şiirlerinin yanı sıra, parlak da bir diplomattır, ama dünyanın hangi köşesine gönderseler, orada anti-faşist mücadeleye katılan bir baş belasıdır da. 4 Mart 1945'te, ülkenin en geri kalmış emekçi bölgesinden aldığı oylarla, Şili Parlamentosu'nda senatördür. 5 Temmuz 1945'te Şili Komünist Partisi üyesi.
Yıl 1971, Allende iktidardadır, Neruda Paris Büyükelçisi'dir. Ardından Şili'ye döner ve "Şili Devrimi'ne Övgü" yazarken, Pinochet eliyle ABD darbesi gerçekleşir. Faşist taburlar evini bastığında, kendisinden gizlenmiş lösemi darbesini aynı anda indirmiştir. 18 Eylül'de kaldırıldığı hastanede 23 Eylül'de ölür Neruda.
"Ben ıstırap çektim ve savaştım, / ben sevdim ve şarkılar söyledim. / Dünya bölünürken, ben yendim / ve yenildim, ekmeğin, / kanın tadına vardım. / Başka ne arzular bir şair?"
Neruda, kendi soyundan şairlerle birlikte, tekrar tekrar bir şeyi daha kanıtlamıştır: En güzel aşk şiirlerini de, dövüşen komünistler yazmıştır! Onlar bilmiştir değerini aşkın, tutkunun... Ve bir şeyi daha: Sloganlaştırılacak dizelerdir onlardaki, sloganların dizeleştirilmesi değil. Buğdayın türküsünü yazarlar, "Biz halkız, yeniden ölümlerde" derken. Sonra biz onu tekrarlarız yüksek sesle...