Türkçe



PDF indir

 

 



Büyük Bir Hesaplaşma Yaşanacak

İzlenme 1722

HTKP Genel Başkanı Erkan Baş: Büyük Bir Hesaplaşma Yaşanacak
Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP)  Merkez Komitesi 16 Nisan günü Ankara’da toplandı. HTKP MK, toplantı sonuçlarını içeren, partinin önümüzdeki döneme dair örgütsel ve siyasal gündemleri paylaştığı bir bülteni de geçtiğimiz günlerde yayınladı.
 
Mayıs ve Haziran aylarının bütününü kapsayan yoğun bir çalışma programının da paylaşıldığı bültenin ardından, HTKP Genel Başkanı Erkan Baş ile partinin beklentileri ve hedefleri hakkında söyleşi gerçekleştirmek istedik. Erkan Baş’ın sorularımıza  verdiği yanıtları İleri Haber okurlarıyla paylaşıyoruz.
 
İsterseniz Merkez Komitesi toplantınız ile başlayalım. Bu MK toplantınızın gündemleri nelerdi?
 
Her zamanki gündemlerimizden çok farklı değildi. Madde madde söyleyeyim, Türkiye ve bölge değerlendirmesi yaptık, önümüzdeki dönem mücadele sürecimizin önemli gündemlerini kapsayan yoğun bir takvime dair ayrıntılara varan bir dizi karar aldık ve en sonunda da kimi örgütsel gündemlerimizi ele aldık.
 
Ancak daha önemli olan şuydu: MK toplantısının verimi partinin içinden geçtiği verimli mücadele döneminin bir ürünü oldu. Ne yapacağını bilen, mücadelede kararlı bir devrimci örgüte dönüşmüş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Dün yaptığımız toplantıda bir yoldaşımız durumu çok güzel özetleyen bir cümle kurdu, “geçmişte bir devrimci örgütün yapması gerektiğini düşündüğümüz, daha doğrusu hayalini kurduğumuz şeyleri artık yapabiliyoruz.”
 
“TÜRKİYE’DE BÜYÜK BİR HESAPLAŞMA YAŞANACAK”
 
Toplantı gündemlerinizdeki sıraya göre soralım o zaman, Türkiye ve bölgedeki gelişmeler size göre devrimcilerin lehine gelişmeler mi barındırıyor?
 
Bunu henüz söyleyemeyiz. Aksine özellikle Türkiye, zamanı durdurarak bakarsak, belki de tarihinin en karanlık günlerinden geçiyor.
 
Görülen o ki, AKP/Saray Rejimi Türkiye’yi baskıcı bir islam devletine çevirmeye kararlı. İktidarın baskı, şiddet ve zor kullanılarak gasp edildiği bir ülkede yaşıyoruz.  İktidarda kalmanın en önemli güvencesi olarak baskıyı süreklileştirmeye, toplumu korkutarak, sindirerek teslim almaya karar vermiş durumdalar. Arkalarında önemli bir kitle desteği olduğunu da kabul etmek zorundayız. Bunları elbette pek çok yurttaşımız gibi biz de görüyoruz, ancak daha fazla önemsediğimiz bir şey var ki, tüm bu baskıya, şiddete, katliamlara rağmen bu gerici iktidara teslim olmama kararlığını koruyan,  kimsenin küçümseyemeyeceği bir ilerici birikim var. Biz bunu daha fazla önemsiyoruz, çünkü Türkiye’nin geleceğini belirleyecek güç budur.
 
Türkiye'nin içine sürüklendiği bu karanlık sürecin en kısa sürede sonlanması gerektiğini, böyle devam etmeyeceğini biliyoruz. Karşı tarafın ne kadar alçakça, ne kadar insanlık dışı davranabileceğini de görüyoruz. Bu ikisinin toplamı olarak Türkiye'de büyük bir hesaplaşma yaşanacağını söyleyebiliriz. Yapılabilecek iki şey var, ya bu dönemi kaybettiğimizi düşünerek makul bir geri çekilme stratejisiyle kendimizi korumaya çalışacağız ya da tam tersini yapıp mümkün olduğu kadar ileri doğru hamle yapmak için tüm gücümüzü seferber edeceğiz. İşte bu noktada kesin bir kararlılık içinde olmanın, ne yapacağımızı bilmenin rahatlığını yaşadığımızı söyleyebilirim. Bu hesaplaşma anına mümkün olduğu kadar güçlü ve hazırlıklı girmek üzere, halkımızı bu rejime karşı yürütülen mücadelenin gerçek öznesi hâline getirmek üzere zamanla yarışıyoruz.
 
“1 MAYIS’I ENGELLEME ÇABALARINA TESLİM OLMAYACAĞIZ”
 
Zamanla yarışıyoruz dediğiniz için oradan devam edelim. Türkiye tarihinde 1 Mayıs’lar her zaman özel bir önem taşıdı, artık sayılı günler kalmışken bu 1 Mayıs için düşüncelerinizi alabilir miyiz?
 
1 Mayıs her zaman önemlidir fakat bu önemin her yıl ülkenin içinden geçtiği sürece göre yeniden tanımlanması gerekiyor. Son dönemde Türkiye’de gerici-faşist siyasi iktidarın saldırıları ve katliamlar nedeniyle düzene karşı emekçi halkın kitlesel şekilde katıldığı eylem ve etkinliklerin sayısı oldukça düşüktü. Böyle bir ortamda en önemli şey 1 Mayıs’ta emekçilerin sesinin mümkün olduğu kadar güçlü duyulmasıdır. Bu yıl  1 Mayıs politikamızı esas olarak bu değerlendirme üzerine kurduğumuzu söyleyebilirim.
 
Bunun devamı ve belki somutlanması olarak ikinci kararımız,  Partimiz, tüm Türkiye’de HAZİRAN’ın AKP/Saray Rejimi’ne karşı güven veren bir siyasi odak olarak, güçlü şekilde 1 Mayıs alanlarında olması için çalışacaktır.
 
Özel olarak İstanbul 1 Mayıs’ı için iktidarın Taksim yasağına da değinmek gerekiyor. Bu konuda daha önceki yıllardan farklı bir görüşe sahip değiliz. Herhangi bir iktidar, emekçi halkın 1 Mayıs’ı istediği alanda kutlamasını engelleme hakkına sahip değildir. Hele bunu kendi yasalarını bile tanımayan, baskı ve şiddetle engelleme çabası karşısında teslim olmamızı kimse beklememelidir.
 
Ancak iktidarın bunu bir oyuna çevirmesine, 1 Mayıs’ın sadece devrimcilerle iktidarın kolluk kuvvetleri arasında bir çatışma gününe indirgenmesine de izin vermeyeceğiz. Somutlarsam eğer bu inatlaşma devam ederse, İstanbul’da “her yer Taksim, Her yer Direniş” diyerek mümkün olduğunca yaygın biçimde halkın 1 Mayıs kutlamalarına katılabileceği 1 Mayıs’lar düzenlemesi gerektiğini düşünüyoruz. Düzenlenecek tüm 1 Mayıs’larda, işçi sınıfı disiplinine yakışan, militan bir tutumun yanı sıra emekçilere dönük olası saldırı girişimlerini boşa çıkartacak, eylemin güvenliğini de sağlayacak bir tutum içinde olacağız. Tüm bu çalışmaları, HAZİRAN’la ve çeşitli dost örgüt ve sendikalarla birlikte planlamak istiyoruz.
 
İzmir’de ve Ankara’da tek noktada 1 Mayıs düzenlenmesi öngörülmekte, partimiz buna uygun bir hazırlık yapmaktadır. Özellikle katliamlarla anılan bir kent haline gelen Ankara’da 1 Mayıs öncesinde çeşitli ilçelerde halkın katılımının sağlandığı etkinlik ve yürüyüşler hayata geçirmeye çalışılacağız.
 
Sanıyorum bir kaç gün içinde daha somut bir eylem takvimi açıklayabilecek duruma geliriz.
 
“BİRLEŞİK MÜCADELE ODAĞINI İNŞA ETMEK KARARLILIĞIMIZ DEVAM EDİYOR”
 
Bu tercihinizin akla getirdiği bir soruyla devam etmek istiyoruz. Haziran Hareketi'nin kuruluşunda yarattığı enerjiyi yitirdiğine, sürecin sorumluluğunu üstlenemediğine dair eleştirilere bir cevabınız var mı?
 
Kuşkusuz bu eleştirinin haklılık payı var. Hem parti içinde hem Haziran'ın kurullarında buna dair değerlendirmeler yaptığımız gibi bu durumu değiştirmek için de hem kafa yoruyoruz hem emek harcıyoruz.
 
Ancak isterseniz bunu başka bir söyleşide ayrıntılı olarak konuşmak üzere önümüzdeki dönemin Haziran açısından son derece önemli olduğunu vurgulamakla yetineyim.
 
1 Mayıs’ın, hemen ardından Haziran çağrısıyla 8 Mayıs’ta İstanbul Kartal Stadı’nda düzenlenecek etkinliğin sözünü ettiğiniz eleştiriye dair pratik bir yanıt oluşturması için çaba içindeyiz. Bu etkinliğin ardından Mayıs sonunda HAZİRAN Türkiye Meclisi toplanacak. Bu toplantı sadece Haziran’ın geleceği açısından değil Türkiye’nin, ülkemiz emekçilerinin ihtiyaç duyduğu birleşik mücadele hattının daha doğru biçimde örgütlenmesi açısından da önemli olacak.
 
HTKP, kuruluşundan bu yana olduğu gibi kitlesel, militan, meşru bir mücadele hattının güçlü birleşik öznesini inşa konusunda son derece samimi ve yapıcı tarzını devam ettirecek. Türkiye’de bu odağın oluşumuna katkı koyacak tüm kişilerin, siyasal örgütlenmelerin, toplumsal mücadelenin parçası tüm toplulukların enerjisini birleştirmenin yolunu bulmak zorundayız. Sadece kendimizin, HAZİRAN bileşenlerinin değil Türkiye’nin ihtiyacı olan birleşik mücadele odağını inşa etmek konusundaki kararlılığımız devam ediyor. Bu konuda HTKP’nin üzerine düşen görev ve sorumluluklar neyse mutlaka yerine getireceğiz.
 
“KENDİMİZİ TATMİN ETMEK İÇİN DEĞİL, SOSYALİST DEVRİM İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ”
 
HTKP'ye dair güncel değerlendirmelerinizi de almak istiyoruz. TKP'de yaşanan ayrışma üzücü olsa da, HTKP, kuruluşu ardından politik arenadaki duruşu ile önemli bir heyecan yaratmıştı, geçen kongreden sonra bir grup parti üyesinin ayrılması kimi soru işaretlerinin doğmasına neden olmuştu. Şu anda HTKP açısından durum ne?
 
Siyasette hele söz konusu olan bir siyasi parti olduğunda asıl önemli olan dışarıdan bakanların ne gördüğüdür. Dolayısıyla HTKP açısından durum esas olarak göründüğü gibidir diyeyim ve belki dışardan da görülebilecek olan, ancak belli bir perspektifle bakmayı gerektirecek kimi notlar ekleyeyim.
 
HTKP, kuruluşu esas olarak bir iç tartışma nedeniyle olsa ve bu açıdan "zorunlu" bir çıkış gibi görünse de bize göre onu önemli kılan Türkiye'de sınıf mücadelesinin en önemli eksiğini, öncü, devrimci bir komünist özne boşluğunu doldurmaya aday olmasıydı. Bunun için bir yol haritası oluşturarak başlamıştık. Parti'yi toplumsal mücadelenin içinde örgütlemeden öncülük iddiası olamayacağını söylemiştik. Tüm parti üyelerinin kendini ev sahibi hissedeceği bir devrimci iç yaşama sahip olması gerektiğini söylemiştik. Özellikle yoksul halkın, emekçilerin içinde nefes alıp veren ve büyük bir eksiklik olarak gördüğümüz emekçiler içinde örgütlenen bir parti inşa etmeyi hedeflemiştik. Biraz esprili biçimde Ahmet’in, Mehmet’in değil Halkın Türkiye Komünist Partisi olacağız dediğimiz şey esas olarak buydu. Bu doğrultuda  yol aldığımız için mutluyuz.
 
Her kuruluş biraz zorluklar barındırır, kimi sarsıntılar yaşanır. Önemli olan bunlardan mümkün olduğunca az etkilenmek, bu zorluluklar karşısında ortaya konan hattan vazgeçmeden, ileriye bakarak yürümektir. Bunu başardığımızı söyleyebiliriz, bugün artık Halkın Türkiye Komünist Partisi var diyebiliyoruz.
 
Bir noktayı açmak istiyorum. Geçmiştekine oranla daha az çıplak biçimde Parti olarak eylem ve etkinlik içinde olmamamızın bizi takip eden kimi dostlarımızda soru işaretine neden olduğunu biliyoruz. Biz kendimiz için değil, Türkiye halkları için bir mücadele veriyoruz. Kendimizi ve çevremizi tatmin etmek için değil, Türkiye sosyalist devriminin yolunu açmak için mücadele ediyoruz. Bunun sonuçlarının görece daha uzun bir zaman diliminde görünür hale gelmesi son derece normal. Yerelleşme kararı alıp hayata geçirdiğimiz yerlerde çok kısa bir süre içerisinde daha önce olmadığı kadar etkin bir güce kavuştuğumuzu görüyoruz. 
 
HTKP’nin en önemli özelliklerinden biri de genç bir devrimci kuşağın ürünü olmasıdır. Bu alanda da etkimizin giderek güçlendiğini ve yaygınlaştığını söyleyebilirim. Özellikle Anadolu kentlerinde gençlerle buluşmak konusunda çok başarılı deneyimler edindik.
 
İleri örneklerimizin sayısını arttırmak için ciddi ve planlı çalışmalar yürütüyoruz. Kuşkusuz birçok eksiğimizi de görüyor ve çözmek için adım atıyoruz. Fakat şimdiye kadar elde ettiğimiz sonuçlar doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.
 
Türkiye’de toplumsal mücadele 2 yıl öncesine göre geri çekilmiş durumda ancak nerede yaprak kıpırdasa o mücadelenin içinde parti üyesi yoldaşlarımızın mutlaka var olmayı başarmasından son derece mutluyuz. Bu süreç bizim açımızdan etkin, eylemli bir hazırlık dönemi olarak, aynı zamanda bir dönüşüm, pratik olarak devrimcileşme dönemi olarak geçiyor. Yoldaşlarımız toplumsal mücadelenin içinde önderlik yeteneklerini geliştirirken, halk önderleri içinde henüz sınırlı bile olsa partimize bir yönelim olduğunu görüyoruz. Sadece bu bile son derece önemli bir gelişim.
 
Bizim dışımızdaki devrimciler için de deneyim olması için daha açık olarak paylaşayım, TKP döneminde TKP kadrolarının önemli niteliklerine rağmen kendilerinin doğrudan kurucusu olmadığı toplumsal mücadele platformlarında, kitle örgütlerinde yürüttükleri pratiklerde birikimlerine oranla görece başarısız olduklarından söz ederdik, geride kalan dönemde bu eksiğimizi gidermek konusundaki müdahalelerimizin sonuç vermeye başladığını görüyoruz.
 
“YANIT VERMEKTE TEREDDÜT ETMEYİZ”
 
Son sorumuz ise şu: Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da yapılan bir salon toplantısı sonrası sosyal medyada yine TKP ismine dair bir tartışma yaşandı. Bu konuyla ilgili düşüncelerinizi alarak bitirelim.
 
Siyasetin, hele devrimci siyasetin ciddi bir iş olduğunu hatırlatarak başlamak durumundayım. Mesele sözünü ettiğiniz gibi bir sosyal medya tartışması değil. KP'nin başını çeken isimlerin söz konusu toplantıda yaptıkları konuşmalarla TKP adına ilişkin bir spekülasyon başlatılmıştır. 
 
TKP adına ilişkin durum, söylentiye ve dedikoduya yer bırakmayacak şekilde bir devrimci hukuka bağlanmıştır. Biz bu hukuka bağlıyız. Bu hukukun iğdiş edilmesi, HTKP'ye ve partimizle sınırlı olmayan Türkiye'nin komünist birikimine dönük bir saldırı girişimidir.
 
Türkiye Devrimi, sosyalizm gibi dertleri kalmamış, Erdoğan'a ve AKP'ye dönük uluslararası bir tezgah kurulduğunu söyleyip duran ve böylece emekçilerin iktidara karşı mücadelesini baltalamaya çalışan küçük bir grubun, kendi içini konsolide etmek için, kişisel egoların tatmini için TKP adını bir şov malzemesi olarak kullanması kabul edilemez.
 
Türkiyeli devrimcilerin, komünistlerin son derece ağır sorumluluklarının olduğu böylesi bir dönemde bu gibi girişimlerin, komünistleri AKP/Saray Rejimi'ne karşı mücadeleden alıkoymak dışında bir şeye hizmet etmeyeceğinin görülmesi gerekir. Tam da bu nedenle, bu kadar önemli sorumluluklarımız varken komünistleri isim tartışmasıyla sıkıştıracak her türlü girişimi engelleme sorumluluğuyla hareket ediyoruz. Partimize dönük, spekülasyonun ötesine geçmeye cüret edecek herhangi bir saldırı karşısında ise aynı sorumlulukla gereken yanıtı vermekte tereddüt etmeyeceğimiz hem sol kamuoyu hem de muhataplarımız için açık olmalı.
 
TKP ismi etrafında bir tartışma yürütülmesinden medet umanlar olabilir, egemenler bizim iç gündemlerde boğulmamızı umut ediyor ve hatta bunun için çaba harcıyor olabilir. Biz 12. Kongre’de ortaya koyduğumuz irade doğrultusunda, tüm TKP’li yoldaşlarımıza ve emekçi halkımıza verdiğimiz sözlere uygun olarak, parti kongre ve konferanslarında karara bağlanmış hedeflere yürüyüşümüzü sürdürüyoruz. TKP ismine ilişkin tartışmayı da somut mücadele pratiğinin çok uzun olmayan bir gelecekte çözeceği bir sorun olarak görüyor ve tüm birikimimizi, enerjimizi Halkın TKP’si olarak güçlenmeye odaklamak istiyoruz.
 
Son olarak ekleyeyim, TKP’li olma isteğini ve iddiasını samimiyetle taşıyan insan sayısının artışından elbette mutlu oluruz. Ancak bize göre devrimcilik, komünistlik veya konu olduğu için söyleyelim somut olarak TKP’lilik için objektif kriterler vardır. Daha somut olarak söylemek gerekiyorsa AKP/Saray iktidarına karşı en etkili mücadeleyi kim örgütlüyor, halkın geniş kesimlerini mücadeleye kim katıyor, Türkiye devrimci-komünist hareketinin birikimini kim ileriyi taşıyor, emekçilerin iktidar mücadelesini kim örgütlüyorsa TKP odur. Bu tartışmanın en kısa sürede neticelenmesi için elimizden gelen her şeyi yapacağız.
 
İleri Haber 19 Nisan 2016

21/11/2024 Bugün1105 ziyaret var  Sitede 26 Kişi var  IP:18.117.99.192