TKPMerkezKomiteÜyesiKemalOkuyan, dünİstanbul'dayaptığıkonuşmada, halkhareketinin en büyükeksiğininiktidaralternatifiyaratamamakolduğunu, TKP'ninönündekigörevinbuboşluğudoldurmaktangeçtiğinivurguladı. Okuyan'ınkonuşmasınıpaylaşıyoruz.
Sevgiliyoldaşlarım, özellikleyeniyoldaşlarım;
Yorucubir ay geçirdik, amahiçbirimizbirdiğerineçokyoruldumdemehakkınasahipdeğiliz. Zatenböylebiristeğimiz de yok. Keşkeemekçihalkımızbizlerebuşekildedese.
Son zamanlarda Türkiye'de yaşananlar çok uzun toplantılarda kendi aramızda uzun tartışmalar yapmamıza izin vermedi. TKPbu haftasonunda, yaşanan son gelişmeleri değerlendirmeye çalışacaktır.
Lice'de bugün yaşananları eminim bir çoğunuz duymuştur. AKP iktidarının bütün açılımları bir bir elinde patlıyor. Sanıyorum Türkiye yarın yepyeni toplumsal dinamiklerle güne başlayacak. Belki de bu geceden itibaren.
Dostlar, böyle bir ülkede TKP eski ve yeni üyeleriyle, dostlarıyla çok önemli işler yapmak zorunda. Bugün toplantının başındaki videoda, her birimizin "partimle gurur duydum" diye baktığı görüntülerde eksik bazı şeyler de vardı. Daha doğrusu belli bir tarihsel sistematik içerisinde Türkiye'de geçen yılın sonundan bugüne kadar yaşanan bazı olayları aktarırken nedense TKP'nin, Aydemir Güler'in deyişiyle, polisi hep ittirip kaktırmasının görüntüleri vardı. "Sevgili arkadaşlar biz ittirip kaktırmaya meraklı değiliz" demişti Aydemir, "gerektiğinde iteriz ve yolumuzda yürümeye devam ederiz".
Şimdi o yolumuzu biraz tarif etmemiz gerekiyor. Bugün yeni üyelerimizi kucaklarken, toplantıyı kapatırken, biraz önümüzdeki dönemdeki sorumluluklarımızdan bahsedeceğim. TKP sadece ve sadece polis barikatını ittirip yaran bir parti değildir. TKP polis barikatında kararlı duruşunu, aklından, parti programından ve hedeflerinden almalıdır. Dışarıdan bakıldığında herkese "bunlara bir şey olmuş, gerçekten bunlar çok kararlı, çok devrimci militandır" dedirten yoldaşlarımız çok önemli bir şeyle donanmış durumdalar: tarih bilinci ve çok haklı olduğumuzun inancı.
Ben konuştuğum bütün yoldaşlarıma şunu söyledim: TKP haksız olduğu bir kavgaya girmez. Haksız olduğumuzda asla ve asla elimizi kaldırmayız. TKP'nin bütün siyaseti eşitlik ve özgürlük hedefine odaklanmıştır, aynı zamanda çok gelişkin bir adalet temeline dayanmıştır. TKP yalan söylemez, kendisiyle ilişkinde yalan söylemez. Haksız olduğu bir kavgaya girmez, haklı olan bir kavgaya girmekten hiç çekinmez, o başkalarının kavgası olarak başlasa da.
Dolayısıyla bu parti, bayrağı dik tutan, barikatta da kararlı, eylemde de kararlı, direnişte de kararlı ama parti içi eğitimde de kararlı, parti yayınlarını satarken de kararlı. TKP kararlılığının arkasında. Partimizin artık, çok kısa bir süreyle sınırlandıramayacağımız, onurlu bir tarihi geride yatıyor. Biz geniş bir partiyiz, aklımızla, yüreğimizle hareket ediyoruz. Bugün burada Gezi Direnişi'nden bugüne kadar, yeni gelen yoldaşlarımız da şunu bilmelidir: Bütün diğer yoldaşlarımızla beraber TKP eğer bugün daha fazla insanın ilgisini çekiyorsa bu, TKP'nin yıllardır getirdiği birikimle oluyor.
'ABARTIYOR MUYDUK?'
Biz 2013 yılında TKP'nin bazı kadrolarıyla bir dizi toplantı yaptık. O toplantılarda ısrarla Türkiye toplumunun ciddi bir patlama noktasına yaklaştığını anlattık. TKP'nin kendi açıklarını kapatarak bu patlamalara hazırlanması gerektiğini söyledik. "Acaba yine mi abartıyoruz?" diyenler oldu.
Toplumun nasırına basmak çok tehlikelidir. Tayyip Erdoğan onun nasırına basıyor. Şimdi Türkiye toplumunun nasırına basıldı ve patladı. Ancak arkadaşlar, eğer biz Haziran İsyanı'nı doğru okuyamazsak olmaz. Çünkü sadece partimizin okuyabildiği dinamikler var. Boşuna "Türkiye AKP anayasasına sığmaz" dememişiz. Cumhuriyetin kazanımları boşuna dememişiz. Toplumda tuttuğu bir yer vardı. TKP neden ısrarla aydınlanmacılıkla yurtseverlikten bahsediyordu? Bu parti "aydınlanmacılık ve yurtseverlik Türkiye'nin en önemli değerlerindendir" dediği için yıllarca küfür yedi. Çok biliyorlardı. Türkiye halkı önce aydınlanmacı bir şekilde karşı çıktı diktatöre, ardından yurtseverlikle durdu. Bunlar basit şeyler değil. Genetiğine yazılı bunlar, bunu unutmayalım.
'DEVRİM Mİ OLUYOR?'
Bu sürece TKP güçlü giriyor, çünkü biz hazırdık. Düşündüğümüzün ötesine gitti belki ama tarih devrimcilerin karşısına hep böyle beklenmedik anlarda beklenmedik şeyler çıkartır. Hepsinin ortak hatası şudur: hesap hatası. Hep egemenler hesap hatası yapar, hep ezilenler ayağa kalkar. Madem biz bu ülkeyi doğru okuduk, madem bu halka küsmedik, madem gençliğe güvendik; bundan sonrasını nasıl öreceğiz? Nelere dikkat edeceğiz?
Bu daha başlangıç, evet ama bunun başlangıç olduğunu bilmemiz, ve devrime giden süreçte çok küçük bir adım olması gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Sanıldı ki bu Türkiye halkının tarihsel ayaklanması, Türkiye halkının, ezilenlerinin o ayaklanması. Arkadaşlar bu kadar basit değil. Türkiye çok önemli bir coğrafya stratejik olarak, çok büyük bir ülke, çok büyük bir nüfus. Ve devrim dediğiniz şey bu kadar kolay gerçekleşmiyor. Keşke bu kadar kolay olsa. Yaşadıklarımızı ve yaşayacaklarımızı yerli yerine koymak gerekiyor. Sevindirik olmamamız gerekiyor, çünkü yapacağımız en büyük hata, sürekli "hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" lafının arkasına saklanmaktır. Arkadaşlar büyük hata yaparız. Bu daha başlangıç, daha çok yol almamız gerekiyor. Nasıl yol alacağız? Siyasi aklımız ile, zamanı iyi kullanarak, hazırlanarak. Meriç yoldaşımın dediği gibi Haziran derslerine iyi çalışarak.
Haziran dersleri TKP'yi haklı çıkarmıştır. TKP hızla adapte olmuş, kendini uyarlamıştır. TKP olarak halk hareketinden çok şey öğrendik, bununla da gurur duyuyoruz. Tek bir ilkemizi kenara itmemiz gereken bir durum yoktur. Tam tersine, bunları hatırlamamız gerekecektir. Onları güçlendirerek.
Neyi hatırlayacağız? TKP Haziran'da direnenlerden çok büyük bir irade ile ortaya çıkmalıdır. Halkın gücünü arkasına almaya çalışıp örgütsüzlük vurgusu yapmaya çalışanlar var. Halk bir kez sokağa çıktı, hareket etmenin tadını aldı, bırakalım kendi istediğini çıkarsın. Önerilen bu. Arkadaşlar biz dünyada önemli halk hareketi örneklerinden de biliyoruz. Örgütsüz halk ve öncüsüz halk yenilmiştir her direnişte. Halkın yenilgi yolunu açmasını herhalde beklemeyeceğiz. Ya da Haziran Direnişi'nin önemli bir anı olarak kalmasını istemeyeceğiz, izin vermeyeceğiz.
Yapmamız gereken halkın özgücünü, yaratıcılığını, örgütlü siyasetin karşısına koymadan, tam tersine ondan beslenerek yolumuza devam etmek.
'ÖRGÜTLÜ KİMLİĞİ GÜÇLENDİRMEK GEREKİYOR'
Bizim o örgütü toplumsal bir kimlikle daha güçlü hale getirmemz gerekiyor. Komünistlerin, devrimcilerin hep korktuğu bir süreç var önümüzde. Türkiye bir seçimler dönemine giriyor. "Hükümet İstifa" sloganını atacağımız tek yer sandık değildir. Ancak devrimcilerin sandıktan korkmaması gerekir. TKP'nin bir yolunu bulup Haziran isyanından aldığı enerji ile Türkiye siyasetine müdahale etmesi gerekiyor. TKP'nin bir yolunu bulup insanların siyaset yapma korkusunu aşması gerekir.
Barikatlarda TOMA'ya karşı, gaza karşı olanların cesaret siyasete taşınmalıdır. Yaz aylarında TKP parti içi eğitimle, yayınlarını, siyasi hedeflerini güçlendirerek, seslenme araçlarını güçlendirerek, siyasi hedeflerini keskinleştirerek, önderliklerini güçlendirerek yol almak zorundadır. Haziran Direnişi'nin kazanımlarını hayata geçirerek, kullanıma sokarak.
'EMEKÇİ MAHALLELERİNDE ÖRGÜTLENİLMELİ'
Parklarda forumlar yapılıyor değil mi? Ne kadar önemli. Ama arkadaşlar bir şeyi unutuyoruz. Parklardaki forumlar, Türkiye'de devrimci mücadelenin geleneklerinde de olan ve şimdi Türkiye'nin şiddetle ihtiyacı olan emekçi mahallelerindeki halk örgütlenmelerine dönüşmedikçe bir sıfırdır, orta sınıf eğlencesine dönüşür. Küçümsemek için söylemiyorum. Tarihte de örnekleri var.
Emekçi halkın katılımının örtülü olduğu bir direniş yaşadık, neden? Herkes Gezi Parkı'na odaklandı. Evet beyaz yakalılar vardı ama şu orta sınıf karakteri, kültürü denilen şey Gezi Parkı'nda çok şekillendi. Taksim Gezi Parkı orta sınıfın, beyaz yakalıların, eğitimli kesimlerin yaşam alanlarıydı. Küçümsemek için söylemiyorum. Haziran Direnişi'ni kitleselliğe taşıyan emekçi mahallelerin yürüyüşüydü. Bizim buraları örgütlememiz gerekir. Buralar başka türlü örgütleniyor, tartışarak değil, çözüm üreterek örgütleniyor. Biz eğer kendi seçeneğimizi sunamazsak, birkaç ay sonra bu direnişten geriye bir şey kalmaz. Bunu defalarca yaşadık. Ne kadar büyük olursa olsun, ne kadar kitlesel olursa olsun, hiçbir halk hareketlenmesi siz siyasal seçenek yaratamıyorsanız, uzun soluklu olmaz. Zaten başkası yaratır o siyasal seçeneği.
İKTİDAR SEÇENEĞİ YARATACAĞIZ
CHP "hükümet istifa" diyemedi. MHP "hükümet istifa" diyemedi. BDP sola en yakın parti, "bizim meclisi düşürmek gibi bir politikamız yok" diyebildi. Bu halk hükümet düşecek dedi.
TKP'nin şu anda bir iktidar seçeneği var mı? Yok. O zaman bu boşluğu dolduracağız. Şu anki görevimiz bu. Sakın ola, "Bu boşluk büyük, önce birleşip hareket edelim, sonra yaratalım" diye düşünmeyin. "Hükümetin düşmesini isteyen herkesle bir arada olalım, sonra işimize bakalım" demeyin. Asla öyle değil. Bu halk hükümeti devirecekse devirecek zaten, bizim işimiz seçeneği yaratmak. Israrla ve ısrarla secenek yaratmak. Üç yılda beş yılda seçenek yaratılmaz, böyle dönemlerde seçenek yaratılır.
'HÜKÜMET İSTİFA, SOSYALİST TÜRKİYE'
Yaz sıcağında çalışmaları yoğunlaştırmak zorundayız. Haziran Direnişi'nden çıkan sonuç "MHP'lisi, ulusalcısı, liberali kol kola girip Tayyip'i indirelim" değildir. Bizim Taksim'deki yol arkadaşları ile mesafemiz yok, ancak bu halkı seçeneksiz bırakmamakla yükümlüyüz. Bu yükümlülük sadece TKP'de; ve sadece ve sadece TKP bu yükümlülüğün altına girebilir. Bu sosyalist seçeneğin "Hükümet İstifa" sloganı ile güme gitmemesi için uğraşalım.
Uzun yıllara yayılacak şekilde sosyalist iktidar yankı bulacak, ses getirecek. İşte tam zamanı. Mecliste madem "Hükümet istifa" sloganı sesini bulamıyor, bu, komünistlerin işi, mahallelerde bununla örgütlenin. Bunu insanların anlayacağı dilde anlatın. İnsanlarla kavga ederek değil, insanlarla kitabi konuşarak değil, insanlara boşluğu göstererek. Yoksa birileri o boşluğu doldurur. Bu düzenin bir sürü seçeneği vardır.
Birileri gelir, düdüğü çalar, bu iş bitti der.
Türkiye'de iktidar tavsiye etmek dışında politika üretemeyen CHP halkın öfkesini cebine koymuş, o öfkeden bu düzenin yeniden yapılanmasını çıkarmış. Biz bunu asla ve asla kabul edemeyiz. TKP çalışmalarını yoğunlaştıracaksa, "gereken dersi çıkardık, çalışmalarımızı yükseltiyoruz biz" diyecekse, seçenek yaratağız. TKP bu seçeneği yaratmaya yaramayacak çalışmalarını durdurmak zorundadır.
Bu, TKP'nin tarihsel meydan okuması olsun. Halkımızın Haziran'da bize yaptığı o güzel sürpriz partimizin tarihsel görevi olsun. TKP bu yıl attığımız o "Hükümet İstifa" sloganlarına "Sosyalist Türkiye" sloganını da eklemek zorundadır.
Bu bilinçle yeni yoldaşlarımızla yolumuza devam edeceğiz. Yarın TKP için yeni bir gün, yeni yoldaşlarımız için çok daha yeni bir gün başlıyor, bir an önce çoğalalım. "Durmak yok yola devam" diyordu diktatör, esas bizim için durmak yok yola devam.
Kemal Okuyan
Cumartesi, 29 Haziran 2013
Sol Portal
03/12/2024
Bugün969 ziyaret var
Sitede 25 Kişi var
IP:18.118.144.109