Türkçe



PDF indir

 

 



Sarıyerli yaşamı savunma çağrısını yükseltti

İzlenme 3554


Sarıyerli yaşam savunucuları, 4 Aralık Pazar günü Büyükdere’de “Kentsel Dönüşümden Sonra Sarıyer’de Ne Yaşar Ne Yaşamaz” konulu panel-forumda bir araya geldi. Orman Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Kocataş Mahallesi Güzelleştirme ve Yardımlaşma Derneği, Maden Mahallesi Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği, İstanbul Tonyalılar Derneği, Kazım Karabekir Mahallesi Yaşam Savunucuları, Tüm Bel-Sen İstanbul Şubeleri ve Sarıyer Halkevleri tarafından düzenlenen etkinliğe, Sarıyer’in başta yıkım tehdidi altındaki çeşitli mahallelerinden olmak üzere 350 Sarıyerli katıldı.

Etkinlikte Kazım Karabekir Paşa Mahallesi Derneği, Emekli-Sen Sarıyer girişimi, Eğitim-Sen 3 nolu şube, Kumoğlu Köyü Derneği, Mercan Vadisi Köyleri Kültür ve Dayanışma Derneği, Konut Hakkı Koordinasyonu, Kilyos Çevre Koruma Derneği, Özgür Alevi Dernekleri Federasyonu, Arhaneli Sarıyerliler Derneği, ÖDP, CHP Sarıyer ilçesi temsilcileri ile Maden mahallesi muhtarı, Bahçeköy Kemer muhtarı, Sarıyer Belediyesi Meclis Başkan vekili, Sarıyer Belediyesi Meclis İmar Komisyonu Başkanı katıldılar. Etkinliğin panel bölümünde, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Tayfun Kahraman, Orman Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 2. Başkanı Yüksel Tutak, Şehir Plancısı Özgür Yayla, Maden Mahallesi Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı Ali Doğan ve Sarıyer Halkevlerini temsilen Başar Alipaça birer konuşma yaptılar.

Panel, Sarıyerlilerin yaşamı savunma mücadelesinden kısa bir tarihsel kesit sunan sinevizyon gösterisiyle başladı. İlk olarak sözü alan Tayfun Kahraman, önümüzdeki dönemde İstanbul’u bekleyen kentsel dönüşüm planı hazırlıklarını anlattı. İstanbul’un depreme karşı ciddi ve sağlıklı bir dönüşüm planı ihtiyacı olduğunu belirten Kahraman, mevcut hükümetin Van depremi sonrasında gündeme getirdiği hazırlıkların halkın can güvenliğini değil, planlı bir rantsal dönüşümü hedeflediğini vurguladı. Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından dile getirilen dönüşüm planlarının içinde halka yer olmadığını belirten Kahraman, sağlıklı bir dönüşümün hakça ve halkın katılımıyla gerçekleştirilmesi gerektiğini anlattı. Bugüne kadar iktidar tarafından gerçekleştirilen kentsel dönüşümlerin tek sonucunun halkı “sürgün etmek” olduğunu söyleyen Kahraman, asıl ihtiyacın “yerinde dönüşüm” olduğunu söyledi. Kahraman sözlerine mühendislerin, mimarların ve şehir plancılarının böyle bir dönüşümde halkın yanında taraf olacağını belirterek son verdi.

Panelin ikinci konuşmacısı Yüksel Tutak, İstanbul ormanları, su havzaları ve yaban hayatı hakkında bilgi verdikten sonra kent hakkında gündeme getirilen mega projelerin İstanbul ve Sarıyer üzerindeki yıkıcı etkilerini anlattı. 3. Köprü, Kanal İstanbul gibi çılgın projelerle Belgrat ormanlarında giderek yayılan lüks villa sitelerinin, Sarıyer’in yoksul mahallelerini tasfiye etmek ve yaşam alanlarını yok etmekle sonuçlanacağını belirten Tutak, 2B Yasası’nın da orman arazilerini sermaye ve yandaşlarına peşkeş çekmeyi amaçladığını vurguladı. Orman arazilerinin yapılaşmaya açılması ve maden sahalarının yaygınlaşması gibi olumsuz gelişmelerin çevreye ve su havzalarına verdiği zararları dikkat çekici görsellerle anlatan Tutak, çıkarılan yasalardan da örnekler verdi. “Eskiden ormanlar için zararlı baltalar vardı şimdi yasalar var” diyerek sözlerine son veren Tutak, sözü Özgür Yayla’ya devretti.

Özgür Yayla, barınma hakkının temel bir hak olduğunu vurgulayarak başladığı konuşmasında, hükümetin Van depreminden sonra hazırlıklarına başladığı Deprem Yasası’nın, “sağlıklı olmayan” binaların kamulaştırılmasını gündeme getirdiğini ancak söz konusu yasada hak sahiplerinin yerinde kalıp kalmayacakları konusunun açık olmadığını belirtti. Sarıyer’de son dönemde çeşitli çevrelerce gündeme getirilen “kooperatif kurarak arazi satın alma” fikrinin, Boğaziçi Yasası, Sarıyer’in arazi mülkiyeti bileşimi ve arsa fiyatları nedeniyle çoğu mahallede halkın tamamının barınma hakkı sorununu çözemeyeceğini anlatan Yayla, mevcut yasanın satın alınan arsanın yalnızca yüzde 15’ine yapılaşma izni verdiğini, bununsa örneğin 100 hanelik bir mahallede yalnızca 15 ailenin barınma ihtiyacını karşılayabileceğini belirtti.

Özgür Yayla’dan sonra sözü alan Ali Doğan, otuz yıldır yaşadıkları, kanalizasyonu ve suyu olmayan Maden mahallesinde altı yıl önce bir dernek kurarak başlattıkları mücadelenin ulaştığı sonuçları anlattı. Mahallenin verilen mücadele sayesinde yol ve su gibi temel altyapı hizmetlerine kavuştuğunu belirten Doğan, barınma hakkı mücadelesinin çok başlıklı ve uzun soluklu bir mücadele olduğunu vurguladı. “Daha önce kanalizasyon için başvurduğumuzda bizlere ‘sizin için ne fark eder, siz zaten Anadolu’dan alışıksınız’ diyenlere karşı mücadeleye devam ettik ve kazandık. Şimdi kentsel dönüşüm adı altında bizleri Sarıyer’den sürmeye çalışıyorlar. Fakat bizler buranın renkleriyle bütünleşmişiz, çocuklarımız burada okula gidiyor, dostlarımız burada yaşıyor, acılarımız, sevinçlerimiz burada. Biz başka yere gidersek sırıtırız. Bizler Sarıyer’de halkı Kürt, Türk, Alevi, Sünni diyerek parçalamaya çalışanlara inat kardeşleşmişiz. Bu yüzden Sarıyerliler olarak bir araya gelip, bizleri şehir dışına sürmek isteyenleri bizler şehrin dışına atmalıyız” diyen Doğan, tüm Sarıyer halkını Sarıyer’i hep birlikte savunmaya çağırdı.

Etkinliğin panel bölümünde son sözü alan Başar Alipaça, barınma hakkının her yurttaşın temel insani hakkı olduğunu ve devletin bunu sağlamak zorunda olduğunu vurguladı. Bugün halkı yaşadıkları mahallelerde işgalci ilan edenlerin, dün halkı yaşadıkları köylerden kente göç etmek zorunda bıraktıklarını anlatan Alipaça, 1950’lerden bu yana büyük kentlere ucuz emek olarak sürülen emekçilerin, şimdi rant değeri yükselen ancak bir zamanlar yolu, elektriği, suyu olmayan mahalleleri ve İstanbul kentini kurduğunu vurguladı. Yıllardır Demokles’in kılıcı gibi halkın tepesinde sallandırılan yıkım tehdidinin, halkın barınma hakkını ve yaşam alanlarını güvencesizleştirdiğine işaret eden Alipaça, halkın kendi elleriyle kurduğu mahallelerden çıkmayacağını çünkü İstanbul halkının bu arazilerin “bedelini” kötü hizmetle, düşük ücretle, temel haklarından yapılan kısıntılarla fazlasıyla ödediğini söyledi. Hükümetler tarafından çıkartılan yasaların Koç Üniversitesi’ne, Acıbadem Hastanesi’ne, Maslak gökdelenlerine ve İstinye Park’a karşı değil yoksul halka işlediğinden söz eden Alipaça, “Bizleri buralardan sürmek isteyenlere karşı işgalci değil hak sahibi olduğumuzu, Sarıyer’in tek bir dal ağacına, tek bir damla suyuna dokundurmayacağımızı daha yüksek sesle söylemek için bir araya gelmeliyiz” diyerek sözlerine son verdi.

Forum bölümüyle devam eden etkinliğin sonunda katılımcılar, önümüzdeki dönemde Sarıyer’i bekleyen kentsel dönüşüm planları başta olmak üzere tüm saldırılara karşı yaşamı hep birlikte savunmak üzere “Sarıyer Yaşam Platformu” kurma çağrısında bulundular.

Sendika.Org

Bookmark and Share
 


 


21/11/2024 Bugün1032 ziyaret var  Sitede 14 Kişi var  IP:18.188.219.131