Türkçe



PDF indir

 

 



Aydınlanma Mücadelesi ve Osmanlı Gerçeği

İzlenme 1559

Bitinye bölgesinde yaşayan küçük Türkmen Ertuğrul boyu. Ertuğrul ölünce, kabile Osman’ı seçer. Amca Dündar ise kabileye bir bilirkişi olarak danışan olur. Bu fakir ve küçük Türkmen aşireti bölgenin egemeni olma ve maddi koşulları iyileştirme düşüncesiyle Gaza ideolojisini hedefleyince rivayete göre karşı çıkan amcası Dündar ( Tündar ) ‘ı engel olarak gören Osman onu ok ile vurup öldürür. Yine aynı rivayete göre; Osman bey Ede Bali’nin evinde uyur ve o çok anlatılan rüyayı görür. Ede Bali’nin koynundan doğan ay, Osman’ın koynuna girer, gölgesi ve kökleri dünyaya yayılan ve yansıyan bir ağaç cihan şümul olur. Şeyh Ede Bali sultanlığın Osman’a müjdelendiği yorumunu yaparak kızını da Osman’a verir. Bir dini otorite olan Şeyh Ede Bali’nin kızıyla evlenen Osman’ın gücü böylece büyür. Fetih ve Fetva Osmanlı yönetiminin temelini oluşturur.
Osmanlı’da kardeş katlinin gelenek haline gelmesi amca Dündar’ın öldürülmesiyle başladı diyebiliriz. Öyle ki; bundan sonraki süreçte bütün şehzadeler öldürülme korkusuyla yaşamaya başlarlar.
OSMANLI PADİŞAHLARI VE KARDEŞ KATLİ
Kardeş katli şudur; padişah öldüğünde, saraydaki tüm şehzadeler öldürülüyordu. Baba öldüğü zaman içlerinden biri hariç kendi hayatları da sona eriyordu. Böyle bir devlet yapısı, saray ve taht şartlarında o toplumda yaşayan insanların bir değerinin olup olamayacağını bir düşünün. Osmanlı da iktidar ( taht ) amca katliyle başlıyor, baba, çocuk, kardeş katliyle devam ediyor. Birinci olarak; Osmanlıda ki en pis, kirli ve insanlık dışı uygulama budur. Tarihçiler nasıl açıklarsa açıklasınlar gerçek de budur.
O kadar, öyle ki; Deli İbrahim padişah olduğuna inanmayıp hücresinden çıkmadı, çıkartamadılar.
1. Mustafa tamamen deliydi. Sürekli bir noktaya bakıp kalan ve balıkları altınla besleyen birisiydi.
3. Osman içki düşkünü ve afyonkeşti.
- Genç Osman’ın hüzünlü hikayesi ve nasıl sapıkça öldürüldüğü hala halkın hafızasında yer etmiştir.
2. Süleyman kırk yıl hücrede kaldı, 47 yaşında tahta çıktığında tabiatıyla, devleti yönetemedi. Aciz, zavallı bir padişahtı.
- Başka bir padişah 4.Mehmet, lakabı ‘’avcı’’ idi. Av ve sefahatten başka bir şey düşünmezdi. Devleti uzun süre ‘’Köprülü Ailesi’’ idare etti. Başka örnekler de verilebilinir ama bu kadar yeter. Bazı istisnalar hariç, Osmanlı padişahlarının bir çoğu devleti yönetme yeteneğinden yoksun ve yetersizdir. Osmanlı devlet ve ahlak anlayışının temelinde bugün hala geçerli olan ‘’devlet için yapılan her şey mubahtır’’ anlayışı yatar.
Öldürerek ve çürüterek büyüdüler ve sonra çöktüler. Gelenekleri ve tarihsel misyonları bu. Çenegir, tablakar, sofracı. Bunların önemli bir kısmı güzel erkek çocuklarıdır. Bunlara ‘’zülüflü oğlanlar’’ denirdi. Bunlar küçük yaşta saraya alınır ve padişahı etkilemek için zülüf takarlardı. Sırma saçları göğüsten aşağıya sarkar, bu da onların daha kadınsı görünmesini sağlardı. Sarayda, Enderun da bin civarında zülüflü ağa olduğu bilinmektedir. Müneccimlik, üfürükçülük ve zülüflü oğlanlarla vakit geçirmek Osmanlı padişahlarının önemli bir özelliğiydi. O kadar yasallaşmıştı ki; bir Osmanlı hayranı ve sevicisi olan Murat Bardakçı ‘’Osmanlı da Seks ‘’ kitabında ayrıntılı anlatır. Her ne kadar Bardakçı bunu ‘’ Kama Sutra ‘’ ve ‘’ Kokulu Bahçe ‘’ hikayeleriyle koşutluk kursa ve estetiz etmeye çalışsa da Osmanlı’nın ahlak anlayışı anlaşılır gibi değildir. İşin ilginci, bu durum toplumsal anlamda da onay görmekteydi. Halka da bulaşmıştı. Oteller, hanlar, hamamlar, tersaneler, bekar evleri pislik yuvası olmuştu.
Osmanlıda toplumsal bozukluk o kadar ileri gitmiştir ki medrese öğrencileri, devşirmeler köylere kasabalara saldırıp çoluk çocuğu kaçırıp taciz ve tecavüzde bulunmaktaydılar. Reşat Ekrem Koçu; ramazan ayın da dahi devletin silahlı gücünü oluşturan yeniçeriler’in dükkanları yağmalayıp sokakta kadın ve gençlere sarkıntılık ettiğini yazar. Bir tarihsel devamlılık var. Yobazizim kaynaklı ve Osmanlı’dan gelen bir devamlılık.
 
ÇOCUKLAR TECAVÜZE UĞRARKEN SUSULMAZ
Sadece Karaman’dan, İzmit’den, Artvin’den değil, ülkenin her yanından çığlıklar yükseliyor. Eğer deşifre edilemez ve durdurulamazsa çığlıklar artarak devam edecek gibi görünüyor. Kaç ev var? Bu evlerin hangi vakıflara ait olduğu deşifre edilmeli. Kaçak vakıf ve dernek evlerine göz yumanlar iç işleri, milli eğitim bakanlığı ve siyasi iktidar değil midir.
- Bu ülkede ‘’ 6 yaşında çocukla evlenilir ‘’ diye fetva veren vakıf, dernek başkanları var. Yobazizm ve tecavüzcülük birbirini besliyor, meşrulaştırıyor.
- Bu ülkede ‘’ bir kişinin yaptığı suçu bütün bir camiaya yüklemeyelim ‘’ diyen bakan, devlet yetkilileri var. Oysa istismar bir kez değil, üç yıl boyunca sürüyor. İstismarda bulunanlar arasında din görevlileri ve öğretmenler var. Artvin’de ki tecavüzcü ‘’ ben bekarım, böyle şeyler hakkım değil mi? ‘’ diyebiliyor.
 
- Vakıflar, tekkeler ve evler Osmanlı döneminde olduğu gibi baş belası haline gelmiştir. ‘’ Vakıf Kültürü ‘’ edebi ahlak üretecekken dindar ama ahlaksız, tecavüzcü, hırsız kişiler üretmiştir. Şeyhler ve tarikatlar her biri kendi İslam anlayışına göre talebeler, müritler yaratmıştır. Vakıflar ve tekkeler iddia edildiği gibi eğitime katkıda bulunan, inanç özgürlüğünü temsil eden kurumlar hiçbir zaman olmadılar. Yeni Osmanlıcık yükseldikçe özgürlükler kısıtlanıyor, pislikler çoğalıyor. Acaba yeni Osmanlıcılar’ın niyeti yukarıda hikaye etmeye çalıştığımız hayat tarzını ve toplumsal ilişkileri egemen hale getirmek midir?
- 1920 Türk Devrimi’nin önderleri, M. kemal ve arkadaşları, Cumhuriyet’in kurucuları radikal, tepeden inme bir karar ve tavırla tekke ve zaviyeleri kapatmış, şeyhlerin gücü pislikler de ifşa edilerek kırılmıştır. Yobazların, şeyhlerin elinden ideolojik hakimiyet bir dönem için de olsa alınmıştır. Aydınlanma mücadelesi cumhuriyet, laiklik insanlığın ve bizim tarihsel anlamda en önemli kazanımımızdır. Buradan geriye düşmeyi kabul edemeyiz. Umudumuzu geçmişten değil, bu ülkenin özgür ve aydınlık geleceğinden üreteceğiz.
Vural Mağdenli
7 Nisan 2016