Mustafa Güneş Özkan: Ekenek sitesinde yayınlanan yazıların bir kitap, hem de hacimli, neden gerekli oldu?
İsmail Özkan:
Birincisi: Önsözde de belirttiğim gibi, çok değerli dost ve yoldaşlarımın yazı ve araştırmalarının sanal dünya dediğimiz internet ortamında kalmasını istemedim, ele avuca gelen, kokusunun hissedildiği ve her zaman okunacak bir formda olması bana daha gerçekçi geldi. Ayrıca, genç arkadaşlarımın şimdi olmasa da daha sonra dönüp bakabileceği, eleştirel de olsa yaklaşabilecekleri bir sosyalist yazın ve düşün kaynağı bırakmak istememdir.
İkicisi: İleri haber 6 Haziran 2020 Metin Çulhaoğlu altını çizmişti: ''Nazım'ın hapishaneden Kemal Tahir'e yazdığı bir mektupta değindiği gibi, mücadelede daha eski olanların ''nesillerini idame ettirme'' gibi, bir uğraşı da vardır. ''Neslin idamesi'' ille de çokluk gerektirmez; birtakım tartışmalar yarına bir avuç insan tarafından taşınsa bile maksat hasıl olmuş demektir. '' Demişti. aynen katılıyorum.
Mustafa Güneş Özkan: Görebildiğim kadarıyla 20 yıllık, belki de daha uzun bir zaman içindeki yazılardan bahsediyoruz. Zaman aşımını düşünürsek, yazıların ve içeriğindeki değerlendirmelerin bugün için hala geçerlilikleri var mı?
İsmail Özkan: Belki bazı makale ve araştırma yazıları içindeki değerlendirmeler bazı yönleriyle aşınmış eskimiş olabilir, ancak bütününe baktığımızda bugünde geçerliliklerini koruduğu görülebilir. Bir ek olarak söyleyebilirim, güncel veya genel bir konuda içeriğini dışlanmadan bir makale nasıl yazılıra birçok örnek var. Örneğin: Metin Çulhaoğlu’nun, Uğur Özdemir’in, Can Soyer’in, İlhan Kabadayı’nın, Haluk Yurtsever’in, Mustafa Güneş Özkan’ın, Gökçe Özkan’ın yazıları örnek teşkil eder. Dolayısıyla hiçbiri aşınmamış ve eskimemiştir.
Ayrıca: Devrimci siyasetin özü, başkalarını kendin gibi yapmaktan çok onları onları kendi doğrultunda tutacak ilişkiler kurmaktır. Dahası; Yeni dönemin de yeni bir gelenek yaratması kaçınılmazdır derim...
Araştırma ve inceleme yazılarını ele alırsak, benim “sınıf hareketinin krizi”, “beyin fırtınası”, “geç burjuva devrimi tanımlaması” ve “ben bir tetikçi miyim?” yazılarım. Ahmet Hamdi Dinler’in “sosyalist hareketin krizi”nden tutun, bölgesel güç olma meselesi, 28 Şubat’ın arka yüzü ve “cumhuriyet neyin nesi?” araştırmasında cumhuriyetin kuruluşu ve nasıl bir tarihsel süreç içinden geçtiği ve ne olduğu. Atatürkçü düşünce ve Kemalizm'in nasıl yerleşiklik kazanarak sosyalist düşünce ve gelişiminin önüne nasıl set çektiği belgelerle açıklanmıştır.
Keza güncelde öne çıkan savaş gerçeğinin Haluk Yurtsever Yoldaşım tarafından açık ve net derinlikli yaklaşımla sunması dikkate alınması gereken bir çalışmadır ve eskimemiştir. Yine Demet Şahende Dinler ’in “İslami sermayenin değişen yüzü” çalışmasında AKP ve Anadolu sermayesinin birbirini besleyen yanına sınıfsal bakış önemlidir ve aşınmamıştır diye düşünüyorum.
Mustafa Güneş Özkan: Bir de dikkatimi çeken, bazı yazarların yazılarında diğer yazarların yazı ve düşüncelerine eleştirel yaklaşan çalışmalar var. Örneğin: Senin “ben bir tetikçi miyim?” çalışmanda ve Ahmet Hamdi Dinler ’in “STP nereden nereye” yazısında Metin Çulhaoğlu ve Ali Önder Önder'in içinde olduğu o zamanki TKP ve yurtseverlik açılımı ve yaklaşımı çok sert eleştiriliyor. Bir başka örnek: Demet ve Ahmet Hamdi Dinler’in ortak yazdıkları “Demokratik özerklik önerisiyle bir diyalog” yazısı Metin Çulhaoğlu tarafından yine çok sert eleştiriliyor, hatta Metin, Ahmet Hamdi’ye “madem böyle düşünüyor ve yazıyorsun 1977 de TİP’in çıkardığı “Demokratikleşme için plan” çalışmasından sonra bize ve bana neden çok çektirdin” diyebiliyor. Bütün bunları nasıl açıklamak gerekir.
İsmail Özkan: Bazı kuramsal yaklaşımlar arasında bütüne bakabilme üzerine farklılaşmaların olması doğal, bu Marksist yöntemin kendi iç çelişkisidir ve eleştirel olabilme bir yanıyla geliştirici olandır. Yine önsözde belirttiğim gibi genç kuşakların okuduklarını eleştirel bir gözle içselleştirmeleri kendi gelişkinlikleri açısından yararlıdır diye düşünüyorum. Stratejik yönelimler konusuna gelirsek, Örneğin: “yurtseverlik açılımı” bu açılımı kendi tarihselliği içinde de alsak, bana göre, kavramın kendisini marksist referanslarla çakıştırılmasında zorluklar var. Bir kere bir noktadan sonra milliyetçilikle özdeş hale geliyor yurtseverlik ve işçi sınıfı enternasyonalizmi buharlaşıyor. Bu kabul edilemez bir durum. Üstüne üslük bir de “O nedenle bir kez daha yinelemek gerekir: Yurtseverliği milliyetçilikle özdeşleştiren ve bunu Marksizm’in ardına sığınarak yapan herkes, hem objektif olarak, hem de (bu saatten sonra) sübjektif olarak neo-liberalizmin tetikçisi sayılmalıdır.” (Metin Çulhaoğlu-Komünist Gazetesi-Sayı: 213) dediğinde, bu tür bir yurtseverlik açılımı eleştirilemez ve eleştirenler tetikçidir dendiğinde tartışma kaçınılmaz oluyor.
Bu kitap çalışmamda bütün bunların olmasını çelişkiden çok, yararlı ve gerekli buluyorum. Bu tip tartışmalar kimseyi korkutmamalı, ön açıcı olduğu sürece yararlanılmalıdır diyebiliyorum.
Mustafa Güneş Özkan: Son olarak, bu derlemeler içinde sanat-edebiyat-sinema yazıları var, bu çalışmada bu tip yazılar nereye oturuyor, siyasetin neresinde.
İsmail Özkan: İlhan Kabadayı’nın sinema yazılarına gelmeden önce, siyasetin tam göbeğinde bulunan tarihsel bakış ve çözümleme yöntemine yakından bakalım derim. Ahmet Hamdi Dinler’in bir çalışması var, çok önemli “İsyan günlerinde aşk” yazının ilk paragrafı şöyle başlıyor.“Son dönemlerde sıkça rastladığımız tarih romanları veya tarih içerikli romanlar furyasına ilk olarak “Kılıç Yarası Gibi” ile katılan Ahmet Altan, daha sonra da bu kitabın devamı niteliğindeki “İsyan Günlerinde Aşk’ı” yazdı.”
Okunduğunda görülecek, ittihat Terakki’nin kurucu kadrolarının nereye bastığı, Selanik ve Manastır kanatlarının kimler tarafından kontrol edildiği. Abdülhamit merkezli Bab-I Ali yönetiminin 31 Mart vakasındaki rolü ve Selanik ordusunun kimlere hizmet ettiği. Burada tarihe, resmi tarihin dışından bir bakış ve çözümleme-tartışma vardır. Okumayanlar açısından Ahmet Altan’ın kurgu da olsa iki romanının okunmasında büyük yarar vardır derim. Tabi ki Ahmet abinin yazısından sonra, önce de olabilir.
Sinema yazılarına gelecek olursam, İlhan Kabadayı çok güzel bir iş çıkarmış ve “ekenek” Partalında bu çalışmaları yayınladığımda samimi ve sıcak geri dönüşler aldım. Sinema tarihine sınıf penceresinden bakış ve çözümleyiş, birçok insanın anlatılan filmleri izlemiş olsa da, yazılar okunduktan sonra, o filmlere tekrar tekrar geri döneceğini düşünüyorum, bu vesileyle bu kitabın okurlarının otuzun üzerinde film izleme fırsatını yakalayacakları için mutluyum desem yalan olmaz.
Mustafa Güneş Özkan: İsmail Hocam seni yordum kusura bakma, çok teşekkür ederim.
İsmail Özkan: Rica ederim, yeteri kadar açık olmuşsa ne mutlu bana.
26 Ekim 2024