Türkçe



PDF indir

 

 



Can Atalay için

534 kez bakılmış
13 Mayıs 2023
00:00

Demet Şahende Dinler
İçerisi/dışarısı ayrımını unutturacak şekilde hak savunuculuğunu sürdürür Can. 14 Ekim 2022'de Amasra maden ocağında hayatını kaybeden 41 işçinin ölümüne neden olan toplumsal düzeni anlatırken hatırlatır: "Biz işçi sınıfımızdan öğrendik... Hiçbir işin fıtratında ölüm yoktur."

 

1.

2 Haziran 1968'deki senato ve eksik milletvekili seçimleri öncesi 24 Mayıs 1968 akşamı (parlamentoda 15 milletvekili olan) Türkiye İşçi Partisi (TİP) Zonguldak İl Başkanı, 28 yıllık maden işçisi Hüsamettin Güven halka seslenen bir radyo konuşması yapar. "Yeraltında yüzlerce metre derinlikte güneşten, temiz havadan, temiz sudan mahrum en ağır şartlar altında sizlerle ömür çürüttüm. Bir Türkiye İşçi Partili olarak sizlere sesleniyorum" diye başlar konuşmasına. Konuşmasında maden işçilerinin uğradığı haksızlıklardan, iş kazalarından ve zenginlerin iktidarı Adalet Partisine karşı Tip’te birleşmekten söz eder. Kozlu maden ocaklarında çalıştığı yıllar sonunda hasta düşen ve Güven'in radyo konuşmasını hasta yatağından gözyaşlarıyla dinleyen bir maden işçisi TİP Zonguldak İl Örgütü’nün çıkardığı Sömürücüye Yumruk gazetesine bir mektup yollar. Kozlu madeninde ölen işçilerin başında nöbet beklemiş ve Hüsamettin Güven gibi işçi liderlerinin emek haklarını savunmasını istemektedir.

 

Bu konuşmadan 46 yıl sonra 13 Mayıs'ta Türkiye tarihinin en büyük maden faciası 301 işçinin canını alır. İşçileri savunan avukatlardan biri de Çorlu tren kazasında yakınlarını yitirenlerden Validebağ korusundaki yapılaşmaya direnen gönüllülere pek çok grubun avukatlığını üstlenen Can Atalay olur. Soma davasını sekiz yıl boyunca, üyesi olduğu, kolektif hafızanın sürekli erozyona uğratıldığı coğrafyamızda tüm hak ihlallerini kaydetmeyi ve her bir sosyal hakka sahip çıkmayı kendine görev edinmiş Sosyal Haklar Derneği ile takip eder. 2022'de Soma davası sonuçlanır. Tüm titiz çalışmaya, kanıtlara, tanıklıklara, işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini ihmal ettiğini gösteren bilirkişi raporlarına rağmen adalet tam anlamıyla yerini bulmaz. İşçi aileleri Temmuz 2022'de Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunurken avukatları Can Atalay Gezi Davası'ndan tutuklanmıştır. İçerisi/dışarısı ayrımını unutturacak şekilde hak savunuculuğunu sürdürür Can. 14 Ekim 2022'de Amasra maden ocağında hayatını kaybeden 41 işçinin ölümüne neden olan toplumsal düzeni anlatırken hatırlatır: "Biz işçi sınıfımızdan öğrendik... Hiçbir işin fıtratında ölüm yoktur."
İşçi sınıfından öğrenmek: Türkiye tarihinin ve günümüzün en kıymetli deneyimleri, 1960'li yıllarının Zonguldak'ından günümüz Soma'sına karşılıklı öğrenme alanlarında saklı olsa gerek.

2.
Can'ın babası, Zonguldak'ta Hüsamettin Güven'le birlikte maden işçilerini örgütlemiş babam Ahmet Hamdi Dinler gibi 1960'li ve 70'li yılların Türkiye İşçi Partisi üyesi Mustafa Atalay. Mustafa Amca ile ilk yakından sohbet ettiğimde Tip’in kurulusunun 40. yıldönümü için bir sergi düzenleme toplantısındaydık. Toplantı katılımcıları olan eski TİP üyeleri Şili'yle Dayanışma Gecesi başta olmak üzere dönemin pek çok etkinliğinin fotoğrafları ve belgeleri arasından gelecek kuşaklara anlamlı bir miras bırakacak bir anlatı inşa edecek malzemeleri seçmeye çalışıyorlardı. Mustafa Amca'nın tek bir eksik ya da fazla sözcük kullanmadan kurduğu yalın cümleleri, her yaştan herkesi eşiti olarak görmesi, bir sergi için kullanılacak resim çerçevesine de siyasi bir meseleye de ayni ciddiyetle bakıyor olması beni çok etkilemişti. O günden sonra ne zaman karşılaşsak Mustafa Amca'nın her sözü ve eylemi bana babamdan da gördüğüm özellikleri hatırlatmaya devam etti: Üstüne aldığın sorumluluğu layıkıyla yerine getireceksin, verdiğin sözü tutacaksın, kurduğun cümlenin hesabını önce kendine vereceksin, yaptığın isi küçük ya da büyük ciddiye alacaksın, yoldaşlarına, dostlarına özen göstereceksin. Üstlenmesi kolay olmayan erdemler bunlar. Ama katı ve saf ilkeler de değiller. Hayatın çelişkilerini, perspektiflerin göreceliliğini, hatalarımızı teslim eden, tamire ve telafiye de yar açan bir bakış. Hayatın çok hızlı aktığı, her an her şeyin yer değiştirebildiği bir dönemde tutunabileceğimiz bir referans noktası.

 

Kaybettiğimiz pek çok eski TİP'li gibi babamın cenazesiyle ilgili partili anma ilanını da Mustafa Amca hazırladı. Sağlık nedenleriyle cenazeye katılamadı ama organizasyon islerine destek için Can geldi. Babasının yaptığı gibi her tür ayrıntıya dikkat etti ve kaybın acısı karsısındaki çaresizliğime, beni cenazede bile diri tutacak bir çocukluk anısı iliştirdi: "Yıllar önce sizi ziyarete geldiğimizde satranç oynadığımı öğrenen Ahmet Amca beni karşısına aldı ve satranç açılışı kartlarını çıkardı." (Ziyareti hiç hatırlamıyorum ama evet elbette o kartları unutmak mümkün mü) "Ben de şimdi kararsız kaldım, denize gitmek istiyorum ama satranç açılışlarını da yapabileceğimi göstermek istiyorum. Gururuma yediremiyorum. Hiç unutmuyorum." (Evet, işte bu benim babam, çocuk yetişkin fark etmez herkesin potansiyelini ilerletmeyi kendine görev edinir) Capcanlı ve sevecen bir anlatımla beni 10 yaşına döndüren kişi mezar başındaki görevinde bu sefer kararlı bir şekilde babamı ve dönemin sosyalistlerini anma konuşması yaptı.

 

Yıllarca süren bir emek davasını ilmek ilmek takip etme dirayetiyle, yas duygusunun imkânsızlığını bilip kaybın acısına usulca bir anı iliştirme zarafetini birleştirebilmek. Hoyratlığın, acımasızlığın, şüpheciliğin gündelik hayat ve politika kültürüne sızdığı yıllar sonrasında tekrar bir şeyler inşa edeceksek eğer, güven duyabileceğimiz yetilerden biri de bu olabilir.

 

3.
Gezi protestoları döneminde ve sonrasında İstanbul'un mahallelerinde farklı yaşlardan, meslek gruplarından, cinsiyetlerden, görüşlerden katılımcılarla gözlem ve söyleşi yaptım. Şunlar söyleşi içeriğinden örnekler: "Gezi direnişini duyar duymaz önce elimizden alınan hak ve özgürlükler için çıktık. Bir noktaya kadar artık insanların sabrı bitmişti. İnsanlar duygusallaştı, halk kendiliğinden sokağa çıktı. Tepki vardı." "90'lı yılların apolitik dediğimiz kuşaklarının yer alacağını düşünmüyorduk... Mahalle yürüyüşlerinde başka gündemlerde sokağa çıkamayan komşularımızı çıkartabildik." "Gezi eylemleri başlamadan önce kentsel dönüşüm ve tapu meselesiyle ilgili bir dizi eylemler yapıyorduk. Haklarımızın garanti alınması için. Gezi eylemleriyle bizim eylemlerimiz çakıştı. Bizim problemimiz Gezi eylemindeki halkın talepleriyle örtüştü." "Yeşillik istiyoruz." "Özgürlük, rahat yaşam istiyoruz." "Kaç çocuk doğuracağıma, yatak odama kimse karışamaz." "Halk... Özgürlüklerin kısıtlanmamasını istiyor... Üniversite mezunları işsiz olmak istemiyor."

Gezi katılımcılarının dilinden, Gezi'nin kendiliğindenliği, duygusal motivasyonları, halk hareketi oluşu, neşeli talepleri – yeşillik, ağaçlar, bedenler üstünde karar alma hakkı, özgürlük, baskıya ve otoriterliğe karşıtlık – ile Gezi davası arasındaki açı o kadar büyük ki Can'ın ve Gezi davasından yargılananların tutuklu olması insana imkânsız geliyor.

 

Birbirini hiç tanımamış insanların birbirine sahip çıktığı, koruduğu, kolladığı, mahalleleri ve meydanları şenlik yerine çevirdiği, örgütlü kötülüğe karşı iyilik duygusunun dolaşıma girdiği an, "özgürlük ve yeşillik" isteyenlerin kavuşma anı gelecek elbet.
Can'ın kamucu, eşitlikçi, sosyal adalete dayalı toplumsal tahayyülü şimdiden aramızda dolaşıyor, kulağımıza bir başka hayatın mümkün olduğunu fısıldıyor.

İstanbul - BİA Haber Merkezi13 Mayıs 2023, Cumartesi 00:24

 

Demet Şahende Dinler

Bilgi Üniversitesi, Yarı Zamanlı Öğretim Görevlisi.

 


29/03/2024 Bugün840 ziyaret var  Sitede 9 Kişi var  IP:18.207.163.25