Camda Sınıf Tavrı Bülteni Mart 2015 sayı 1'de yazılanları okuyunca üzüldüm, çünkü tarihsel olarak Cam İş Kolunda, sınıfın sendikal ve siyasal tarihinde yeri olan DİSK'e bağlı Hürcam-İş Sendikası'nın 12 yıllık geçmişi yok sayılmış.
Ayrıca, çok ciddi ve önemli bir örgütlenme süreci sonucunda Cam İş kolununda sözleşme yapma yetkisininin elde edilişinde öne çıkarak sınıfa önderlik yapmış olan işçiler de yok sayılmıştır.
Yalnızca Kristal-İş Sendikası'nın öne çıkartılması ve “resmi tarih” gibi işlenmesine üzüldüm.
Bu bağlamda, ben de fırsat bu fırsat diyerek ; ne zamandır bu konuyu güncellemek istiyordum, söylemek istediğim bir dolu şey vardı. Hiç değilse bir bölümünü tarihe not düşmek için söylemiş olayım.
Cam İşçilerinin sendikal ve siyasi tarihi
İlk büyük cam fabrikası 19. yüzyıllarda Paşabahçe'de MODİANO adıyla faaliyete geçmiştir. Bu dönem faaliyete geçen bu fabrikada 500 civarında işçi çalışmaktadır. Paşabahçe'de ilk sendika 1947'de kurulmuştur. Goble servisi el imalatlarında göçmen olarak; Çekoslovak, Fransız, Yunan ve Bulgar işçiler üretimin ana unsurudur. Bu servislerde ise, genellikle çay, lamba şişesi üretilirdi. Şiller diye atlandırılan tezgahlarda ise, rakı ve ecza, preslerde ise kalın su bardağı ve yemişlik gibi ürünler üretilirdi. Otomatik imalat olarak Ruvaren ve Asis denen makinalar vardı. Paşabahçe rakı fabrikasına bira ve rakı şişesi üretilirdi. Bu sektörde ilk işçi çıkarmaları 1951 yılında yaşandı. İlk işçi Milletvekillerinden biri de sendika başkanı olan Ahmet Topçu'dur. Türk-İş Sendikası kurucularından biridir. 1958'lerde ise, Sendikanın yöneticisi olan Hasan Türkay, Sosyal Sigortalar yürütme kuruluna seçilmiştir. Türkiye Çimento Sanayi İşçiler Sendikası'nı (Çimse-İş'i) kuran Türkay, 1965 ve 1973 yıllarında Milletvekili seçilmiştir. Sendikanın yayın hayatı ise, Cam-İş Gazetesi'nden sonra “Camda Şişe Cam” bülteni adıyla çıkmaya başlamıştır.
Cemil Gezer'in yer aldığı “Gece Postası Gazetesi”, Kemal Sülker'in de katkılarıyla Cam-İş Gazetesi 1952'lerden 1960 yılına kadar yayın hayatına devam etmiştir. Kristal-İş Sendikası 1963'lerde ortaya çıkmış, Mehmet Şişmanoğlu ve arkadaşları tarafından kurulmuştur. Mehmet Şişmanoğlu 1963’lerde sendikacılığa başladığı yıllarda, Hasan Acar ve İrfan Manavoğlu gibi öne çıkan işçilerle buluşmuştur.
Bu arkadaşlar ağırlıklı olarak, goble, harman elektrik ve torna atölyelerinde çalışan öncü işçilerdir ve Lütfü Ak'ın sendikacılığına son vermişlerdir. Lütfü Ak ve arkadaşlarının kurduğu Cam-İş Sendikası'nın örgütlü olduğu dönemde işçilerin çalışma koşulları kötü ve hak kayıpları çoktur.
Kristal-İş Sendikası, keyfi olarak işten çıkarmaların çok yaygın olduğu ve işçilerin kendilerine ait bir yemekhanesinin bile olmadığı bir ortamı iyi gözlemiş ve süreci doğru değerlendirmiştir.
2500 -3000 kadar işçinin yemeklerini sefer tasları ile evlerinden taşıdıkları, açık alanında çalışan işçilere, soğuktan ve yağmurdan korunmak için gerekli olan hiçbir giyecek temin edilmiyor oluşu, dönemin işçi önderlerinin önünü açmıştır. 1963 yılında, ileri işçilerin öncülüğünde Sanat Okulları Cemiyetinde bir araya gelen işçiler, Kristal-İş Sendikası'nın temellerini atarlar. Sendikanın yükselişe geçtiği yıl ise,1964'lerdir. Cam-İş Sendikası’nın imzaladığı toplu iş sözleşmesi, cam işçisinin ayaklanmasına neden olur.
Türk-İş'in, Kristal-İş Sendikası yerine, Cam-İş Sendikası’nı desteklemesine rağmen, Cam-İş Sendikası'nı, “cam işçisine ihanet” gerekçesiyle Türk-İş'ten ihraç edilir ve Kristal-İş, Türk-İş Sendikası Konfederasyonu'na üye kabul edilir.
Türkiye İşçi sınıfı tarihine geçen, sınıf tarihinde çokça sözü edilen 1966 grevi de bu sözleşmenin uzantısı olarak yaşanır. Grevin 49. günü Kristal-İş yöneticileri Türk-İş Genel Merkezine çağrılırlar.
Türk-İş yönetimi, “Bize yetki verin biz bu işi çözelim”der. Yetki verilir. Ve sözleşme bağlanır. Bakılır ki, sendikanın talepleri ile imzalanan sözleşme arasında uçurumlar oluşmuş. Kristal -İş yönetimi, Türk-İş yönetimine, “tamam ama biz bu sözleşmeyi işçiye anlatamayız, gelip siz anlatın” der.
Türk-İş yönetiminin anlatmakta zorlandığı grev bütün işçilerin iş bırakmasıyla devam eder.
O günlerde Türk-İş bünyesinde bulunan Türkiye İşçi Partisi yönelimli dört sendika arasında bir koordinasyon kurulu oluşur. Bu kurul aldığı kararla cam işçilerini iş Bankası'ndan mevduatlarını çekmeleri çağrısı yapar.
Paşabahçe Şişe Cam; İş Bankası dolayısıyla CHP'nin hatırı sayılır ortaklarındandır. Yaşama geçirilen bu kampanya sonucunda, İş Bankası'ndan çekilen para miktarı milyonları aşar. Dahası yurt çapında Paşabahçe ürünleri boykot edilir.
Kısaca toparlarsak; bu dört sendika, yaşanan bu süreçte Kristal- İş Sendikası'nı haklı bulur. Daha sonra ipler kopar ve böylece DİSK ( Devrimci İşçi Sendikaları konfederasyonu) kurulur. Kristal-İş Sendikası DİSK içinde yer almaz ama, dolaylı olarak DİSK’in kurulmasında rol oynamış olur.
Türkiye İşçi Partisi'ni kuran ve sonrasında parti yönetimini aydınlarla paylaşanlar bu sendikacılardır. Bunlar, 1967 yılında tam da partilerini kurdukları gün olan 13 Şubat tarihinde Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunu kurarlar.
DİSK'in kuruluşu ile birlikte cam sektörünün bütününde, camın işçi önderleri de bir aranış içine girerler. DİSK'e bağlı Hürcam-İş Sendikası da böyle bir aranış sürecinin ürünü olarak sınıfın içinde yer bulur.
1968 Yılında Çayırova Cam Fabrikasında kurulan sendika, sınıf kitle sendikacılığı iddiası ile işe koyulur. İşçi sınıfı tarihi açısından Cam İşkolunda pek çok direniş ve grevler hep önemli olmuştur. Örneğin: 1971 grevi bunlardan biridir. Sert geçen mücadelede, arkadaşımız Kadir Peker yitirilmiştir. Paşabahçe’de, Kristal-İş, Çayırova’daki fabrikada ise DİSK’e bağlı Hür Cam-İş Sendika’sının örgütlü olduğu yıldır 1971.
Cam iş kolu, büyük mücadeleye ve aynı zamanda da bir çok sendikacı oyunlarına sahne olmuştur. 1980'li yıllarda DİSK'e bağlı Hür Cam-İş Sendika'sı ile Türk-İş'e bağlı Kristal-İş Sendika'sı güç ve eylem birliği yapmışlardır. Her iki sendika ortak greve çıkma kararı almalarına rağmen, Çayırova, Paşabahçe'den 18 gün sonra greve başlamış olmasına karşın toplu sözleşmeye en önce imza koyan olmuştur.
1970'ler 15-16 Haziran'ı: 1970'te İstanbul'da yaşanan ve kenti iki tam gün boyunca durduran eylemler büyük ölçüde kendiliğinden gerçekleşen, ama aynı zamanda sendikaları da, sosyalist hareketi de aşan ve şaşırtan eylemlerdi. 15-16 Haziran sürecine, Paşabahçe cam işçilerinin katılımını engelleyenler, Kristal-İş Sendikası'n da yönetiminde bulunanlardır. Devrimci işçi hareketinin neresinde durdukları ile ilgili kısa bir notu düşerek devam etmiş olalım.
Kristal-İş Şube yönetimine ilk muhalefet 1973-1974 yıllarında yapılır. Bir çoğu Teknik Öğretim okulu çıkışlı ve Teknolojiyi iyi kullanan, genç ve bütün ünitelerdeki üretim sürecini çok iyi bilen işçilerden oluşan muhalefet, Paşabahçe Şube yönetimine karşı ayaklanır. TİP (Türkiye İşçi Partisi) Beykoz yönetimi devreye girer ve bir çok genç ile ikili görüşmeler başlar. Akgün Ersoy (Sendika avukatı ve TİP üyesidir) Mehmet Mert, çukurçayır (Mehmetçik sinemasının sahibidir.) Bünyamin Temel ve Mustafa Özabacılar ve diğer TİP yönetici ve üyeleri kristal -İş Sendikası ile yola devam edilmesinden yanadırlar. İçlerinde, Dev-Genç'lilerin de olduğu genç işçi muhalefeti ile ikna turları için birden fazla görüşme yapılır.
Bu önerileri gerçekçi bulmayan genç işçiler içindeki “Bir Avuç” öncü işçi, Mehmet Şişmanoğlu'nun desteklediği, İrfan Manavoğlu'nun başkanlığını yaptığı yönetimine karşı ortak bir liste oluştururlar. Bir diğer kanaldan da iş kolunda kurulu bulunan DİSK'e bağlı Hür-Cam-İş Sendikası ile buluşur ve Sendikanın Genel Sekreteri olan Ali Şahin ile görüşmeler sıklaştırılır. İ. Manavoğlu yönetimini yıkmak için seçimlerine katılmış olan bu genç kuşak, Otomatik imalat çalışanı ağırlıklıdır. Bu kuşak şube yönetimini yıkamasa da, Kararlılık içinde bir güç oluşturup mücadeleye devam kararı alır. Ancak; öngörebildikleri süreç erken başlar ve beklenen olur. Karşı bir atak olarak hızlanan süreç acımasız olarak devam eder. Bu genç kuşağın tamamına yakını Kristal -İş Sendikası tarafından ihraç edilir. İlerleyen dönemde ise, bu gençlerin toplu iş sözleşmesi gereği ücretleri kesilir, “Bir Avuç” insanın bir bölümü işten atılır.
Yaşanan bu tarihsel süreçle birlikte; Kristal-İş Sendikası kendi sonunu hazırlamış olur. 1973- 74 yılı, Cam İş Kolunda Hürcam-İş Sendikası'nın atılım yılıdır. “Bir Avuç” işçi, önce Hürcam-İş Sendikası'nın Paşabahçe Şubesi'ni kurarak işe başlar. Şube Başkanlığına İsmail Özkan getirilir.
1970-73'ten itibaren Türkiye sol hareketinin başat aktörü olarak sendikalarda 73 atılımını gerçekleştiren TKP, İGD kadroları cam sektöründe kendini göstermeye başlar. Tarihsel olarak; Hasan Basri Babalı tam da böyle bir sürece doğar. Kristal-İş sendikası tarafından işten atılmayan işçilerden biridir H. Basri Babalı. Kristal- İş Sendikası'ndaki bir kısım yönetici bu arkadaşın önünü açar. H.B.Babalı “Bir Avuç” işçinin içinden gelmesine rağmen, Kristal-İş'in Şube yöneticisi olan Mustafa Özabacı ile bir anlaşma yapar ve Kristal-İş Sendikası ile yola devam edilmesi şartı ile, Paşabahçe Şubesi'ne muhalif “İGD” ağırlıklı bir odak oluşturarak yola koyulur.
İşçi sınıfının sendikal alanında bunlar yaşanırken, 1973 seçimlerinde de ilginç bir tablo ortaya çıkar.
Kısaca özetlersek: Seçimlerinin galibi olmasına karşın tek başına iktidar olamayan Ecevit'in koalisyon hükumeti 1974 yılında kısmi af çıkarır.
Ancak Anayasa Mahkemesi kısmi olanı eşitlik ilkesini gerekçe gösterir ve 12 Mart'ın siyasi mahkûmları da serbest kalırlar. Kamu haklarına da kavuşmuş olarak serbest kalan siyasiler, bu kararlar sonucunda yeniden sosyalist partilerini kurarlar. Nitekim önce TSİP (Türkiye Sosyalist İşçi Partisi) ardından da TİP (Türkiye İşçi Partisi) kurulur. Cam sektöründe bu gelişmeleri iyi değerlendiren öncü ve sosyalist işçiler Önce Mihri Belli'nin kendisiyle, sonra da TSİP ile siyasi görüşmelerde bulunurlar.
Bir diğer gelişme de sendikal alanda yaşanır.
1974-75 yılları Hürcam-İş Sendikası'nı örgütlenme atağına kaldıran işçiler, “Bir Avuç” işçinin geliştirdiği sınıf ve kitle sendikacılığı esaslarıyla buluşarak bu sendikayı, iş kolunda toplu sözleşme yapma yetkisini alır konumuna getirirler. 1975 yılında kurulan 2. TİP üyesi de olan bu “bir avuç” öncü işçi, sektörün bütünün de çok avuç olarak Kristal-İş Sendikası'nın örgütlü olduğu bütün kaleler birer birer yıkarlar. İlk kez, 1974-75 yılında Topkapı Sekorit'te ileri bir sözleşme bağıtlanır. Sonra, Topkapı Şişe Cam düşürülür. Mersin Anadolu Cam Fabrikası başta olmak üzere, ülke bütününde küçük cam işletmeleri Hürcam-İş sendikası'nda örgütlenir.
Kristal-İş'in elinde yalnızca Paşabahçe iş yeri ve bir kaç küçük işletme kalır. Kristal-İş Sendikası'nın kalesi olan Paşabahçe Cam da sendika yıkılmaz ama önemli bir darbe alır.
Son kalenin yıkılması için bütün güçleri ile buraya da yüklenen “Bir Avuç” işçi, Hürcam-İş Sendikası'na 500'e yakın işçiyi üye olarak kazanır. Sendika, 1974 yıllarında öne çıkmış olan bu gücü, önemli bir atılım olarak görür. Paşabahçe'yi kapsamayı geleceği açısından önemli bulur. Şube yönetimini elinde bulunduran “Bir Avuç” işçi önderleri ile anlaşarak Sendika'yı Olağan Üstü Kongre'ye götürme kararı alır.
Hürcam-İş Sendikası tarafından yapılan 4. olağan üstü Kongre sonrası,Genel Başkanlığa, Ali Şahin'i Genel Sekreterliğe, Mehmet Ali Yılmaz'ı, Genel Eğitim Sekreterliğine, İsmail Özkan'ı, Genel Mali Sekreterliği'ne Celal Toprak ve Genel Örgütlenme Sekreterliğine de Aptullah Salmanoğlu getirilir.
Sendika yönetimi; emek ve sermaye arasındaki makasın her geçen gün sermaye açısından açıldığı bu tarihsel sürece kendisini yenileyerek girer. Yönetim, ilk iş olarak da, Sendikanın örgütlü olduğu Sekorit otomobil camda, o günün tarihselliğinde Cam İş kolunun en ileri sözleşmesine imza koyar. 1974 yılında imzalanmış olan sözleşmeyi örnek alan işçiler, hızla örgütlenme yapan Hürcam-İş sendikası saflarında bir araya gelmeye başlarlar.
Yeni yönetim, ikinci iş olarak örgütlenme ve eğitime ağırlık verir. Sendikanın bir yayın organına sahip olması gündeme gelir. Organların aldığı bir karar ile sendika yayın organı oluşturulur. Genel Eğitim Sekreteri tarafından hazırlıkları tamamlanan “İLK ADIM” adındaki sendika yayın organı 17.12.1974 yılında yayın hayatına başlar. ( Bu Gazete 10 sayı olarak çıkar)
Bu yayın organı ile Mersin Anadolu Cam fabrikasına yüklenilir. Çok kısa bir süreçte Mersin Anadolu Cam Sanayi işçilerinin tamamı Hürcam-İş Sendikası saflarına kazanılır.
1932 yılında Kastamonu'da doğmuş olan Mehmet Şişmanoğlu 1950'lerde Tophane Enstitüsünün elekrik bölümünü bitirmiştir.
1963'lerde Kristal-İş'de sendikacılığa başlamış olan Mehmet Şişmanoğlu 1979'lara kadar bu sendikanın Genel Başkanlığını üstlenmiştir. 1974 ve sonraki yılları bir de onun ağzından dinleyelim: ben ve arkadaşlarımı, 'ücret sendikacılığı yapmakla suçlayarak, bizlere Amerikancı ve uzlaşmacısınız diyorlardı.1974 yılında, Kristal-İş Sendikası Paşabahçe şube seçimlerinde bu genç işçiler bize muhalif bir liste çıkarmışlardı. Ne var ki seçimleri kazanamadılar. Daha sonra bunlar Hürcam-İş sendikası ile bağlantıya geçerek Paşabahçe işyerinde bu sendikayı örgütlemeye geçtiler. Bunlardan dokuz kişi Kristal-İş Sendikası tarafından ihraç edildiler. Ücretleri kesilenler olduğu gibi işten atılanlar da olmuştur. Bu yaşanan süreçler sonrası biz yöneticiler bu genç arkadaşların bir kısmını sendikaya kazanmak için harekete geçtik. 1979 yılında Paşabahçe Şubesi Genel Kurulu yapıldı ben de bu gençlerin listesini destekledim uzatmayalım seçimleri bu liste kazandı. Paşabahçe Şube Kongresinden birkaç ay sonra da Sendikanın Genel Kurulu yapıldı. Aklıma bile gelmezdi seçimler sonucunda oy'ların büyük çoğunluğunu Hasan Basri Babalı ve arkadaşlarının hazırlamış olduğu liste aldı.
(2004 yılında M. Şişmanoğlu ile yapılmış olan röportajdan bir alıntıdır.)
M.Şişmanoğlu ile yapılmış olan röportajdaki bu anlatımı biraz açalım:
Paşabahçe ve Beykoz tıpkı Zonguldak gibi özel bir işçi havzası olarak tanımlamak mümkün. Bu yıllarda bölgede, Paşabahçe Şişe ve cam fabrikasının yanı sıra, Paşabahçe Tekel İspirto ve içki fabrikası, Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası, İstinye Tersanesi ile birlikte irili ufaklı bir çok iş yeri vardır. Buralarda da DİSK'e yönelik bir aranış vardır. Örneğin: Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası'nda Bar-Der-İş' Sendikası'na yönelik bir örgütlenme yapılmaktadır. Yine, Paşabahçe rakı Fabrikasında “Yenileşme” adı ile bir dergi çıkmaktadır ve bu çevre de DİSK'e yönelik bir aranışı içindedir. Türk-İş Konfederasyonu'ndan ve bağlı sendikalardan kopmak istenmektedir. Fakat, Türk-İş'e bağlı sendikaların bu havzada örgütlü olması tarihi tesadüf değildir.
Türk-İş yönetiminde egemen olan Amerikan sendikacılığı savunucuları, örnek aldıkları AFL gibi, özel sektör sanayi kuruluşlarında çalışan işçilerle ilgilendiği somut bir gerçekliliktir. Buna karşı Maden-iş, Lastik-İş, Kimya-İş gibi yönetiminde TİP'in kurucu kadrolarının yer aldığı sendikalar, ağırlıklı olarak özel sektöre ait sanayi kuruluşlarında çalışma yürüttükleri de bilinmektedir.
Sözü edilen yıllarda,sanayi için geliştirilen ekonomik modelin adı ithal ikameci montaj sanayidir. Sanayimizin önemli bir bölümü montaja dayalı olsa da, binlerce işçi için bir çalışma alanı vardır ve işçiler işverenlerle karşı karşıyadır. Patronlar, işçiler açısından sahada görünmekte ve gerçek yüzleri net ve çok daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Dönemin, yumruk mesafesindeki bu mücadelesi, sınıfın partilerinin ortaya çıktığı bir dönemdir ve sınıfın sendikalarını da ileriye taşımıştır. Tekel ve Deri Kundura Fabrikalarındaki aranışlar istenilen gelişmeyi yakalayamayarak güdük kalmış ve geri düşmüşlerdir. Her geçen gün gelişen ve büyüyen Hürcam-İş Sendikası, Paşabahçe Şişe Cam hariç, sektöre bağlı bütün büyük işletmelerde tek yetkili sendika olmuştur.
Hürcam-İş Sendikası ise, Büyüyen ve gelişen bir sendika olarak, 1974 yılının sonbaharında Olağan Genel Kurul kararı alır. Kongre, Üsküdar Bağlarbaşı'nda yapılır. Kongre'de Divan Başkanı, Kimya İş Sendikası Genel Başkanı ve TİP Başkanlar Kurulu Üyesi Dinçer Doğu'dur. Kendisine, Sendika içindeki dengelerin bıçak sırtı olduğu anlatılmasına karşın, önerilere kulaklarını tıkamış ve divan başkanı olarak aldığı kararlar sonucunda, “Bir Avuç” öncü işçinin bu iş kolundaki ilkeli sınıf sendikacılığının önünün kesilmesinde, tarihsel bir rol oynamıştır. Süreç izlendiğinde de görülüyor ki; Yine, DİSK'in Merter'deki binasında, Hürcam-İş Genel Kurulu yapılmıştır. Tarih 1976'dır. Genel Kurul'da İsmail Özkan, Türkiye İşçi Partisi tarafından Genel Başkan adayı gösterilmiştir. Ve ne tesadüf ise, bu Genel Kurulda, yine Divan Başkanlığı'nı Dinçer Doğu yapmış ve Kongre iki gün kilitlenmiş, sert çekişmeler sonucunda CHP – İGDve TİSİP ittifakına TİP de dahil edilmiş ve Parti tarafından Sendikanın Genel Başkanlığı'na aday gösterilen İsmail Özkan'ın adaylığı geri çekilerek iki parti üyesi Sendika'nın Genel Yürütme Kurulu'na getirilmiştir.
(DİSK'in “CHP'li” bir sürece taşınması için yapılan 5. Genel Kurul sonrasındaki siyasi duruşu Hürcam-İş sendikası Genel Kurulunda da kendisini göstermiştir.)
Yıl 1979. Kristal-İş Sendikası, genç işçi sınıfı kalkışlarını soğurtmak için ince bir plan yapar. Hürcam-İş Sendikası üzerinden gelişme olasılığı yüksek olan muhalefet hareketini içine almak için aranışa girer.
Hasan Basri Babalı böyle bir aranış sürecine doğar. Sektörün önemli üretim ünitelerinden katılımlarla desteklenen bu gençler; Kristal-İş Sendikasını cam sektöründe, sınıf ve kitle sendikacılığı temelinde örgütlemeyi kendilerine iş edinirler. Paşabahçe Camın genç işçileri deneyimli işçilerle buluşur.
karmaşık ve bir o kadar da çeşitli, işçi gruplanmaları tekleşmesi süreci oldukça sancılı yaşanır. Kristal-İş Sendikası'nın İrfan Manavoğlu tarafından hazırlanan Şube yönetim listesi oldukça güçlü isimlerden oluşmaktadır. H.Basri Babalı'nın içinde bulunduğu grup, “Demokrasi için Birlik Gurubu” ile görüşmelere başlar. Yapılan birden fazla görüşmeler sonuç getirmez. Her grup kendi yoluna gider ve İrfan Manavoğlu'nun karşısına iki ayrı liste ile çıkılması sürecine girilir. Kongre günü gelip çatar ve muhalefet parçalıdır.
“Demokrasi için Birlik Gurubu” seçimlere girip girmemeyi son bir kez daha tartışarak, seçimlerden çekilme ve H. Basri Babalı'ları destekleme kararı alır. Hasan Basri Babalı ve arkadaşları böyle bir sürecin ürünü olarak Kristal-İş Sendikası'nın Şube yönetimine gelirler. Aynı yıl toplanan Sendikanın 7. Genel Kurulu'nda da Genel Başkan seçilen Hasan Basri Babalı, Cam İş kolu bütününde sendikal mücadele ile tanışmış olur.
1980 12 eylül darbesi sınıfın bütün örgütlülüklerine bir darbe vurmuştur. 1982 Anayasa'sı kabul edilmiş ve DİSK kapatılmıştır. DİSK'in mal varlıkları kayyumlara, işçileri patronlara, Türk-İş' ve bağlı sendikaların insafına terk edilmiştir. Patron -sendikacı el birliği sürmüş, görünürde örgütlülük sağlandığı görüntüsü verilmiştir. 1983 yılının 5 Mayıs günü Sendikalar ve Toplu iş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu çıkarılmış, aynı yılının 16 Haziranında DGM'ler (devlet güvenlik mahkemeleri) kurulmuştur.
DİSK'e bağlı sendikalar kapatılmış, iş yeri temsilcileri dahil bütün yöneticileri tutuklanmıştır. Türk-İş'e bağlı sendikalara yönelen sınıf, bir zorunluluk sonucunda bu konfederasyon'da bir araya getirilmiştir.
GELELİM 1991 KALKIŞINA
1991 cam işçileri için bir ölüm kalım mücadelesidir. Bölgedeki fabrikaların tamama yakını kapatılma süreci içindedir. Çalışanlar, çeşitli yöntemlerle azaltılıp parçala böl kuralı ile karşı karşıyadır. Her tür mücadele koşullarına hazır ve isyan ederek sokağa çıkan sınıfın önüne ilk önce sendika engeli çıkartılmıştır.
91 Paşabahçe direnişi yirmibir gün sürdü. Başta işçi sınıfı ve emekçiler olmak üzere, bütün bölge halkının dişiyle tırnağıyla sahiplendiği direnişin hangi kazanımları elde ettiği sorgulanmalıdır. Kristal-İş yöneticilerinin işverenle gizlice yaptığı uzlaşmalar sonucunda, direnişin hemen ardından, bölünerek çalışmaya ikna edilen işçilerden 700'e yakını sokağa bırakılması nasıl bir kazanımdır.1991 sözleşme görüşmelerinde 9 nolu fırın ve bağlı servislerde çalışan işçiler yıllık izne çıkartıldı. Kristal-İş, bu servislerde 2 saatlik ücret feda edilerek 4 vardiya sistemiyle çalışmanın önemli olduğu propagandası yapmıştır ve işçiler tarafından sorgulanmıştır. Kristal İş yöneticileri, "İşverenler söz verdi, 1993'e kadar işten çıkartmalar olmayacak. Sizlere delikanlı sözü veriyorum" diyerek, işçileri aldatmayı sürdürmelerini nereye koyacağız.
Bu konuda sözleşmelere herhangi bir yazılı madde koymaya bile gerek yok" demediler mi?
Bu yenilgiyle, kalite çemberleri ve taşeronlaştırmalar bu dönemde daha da hızlandırılmadı mı?
21 günlük direniş örneğinin yaşanmasına rağmen işçiler açısından hiç bir somut kazanımı olmayan, hatta 700'e yakın kişinin kapı önüne konduğu, '91 direnişinin sonuçları cam işçileri tarafından gayet net olarak bilinmektedir.
Cam işçisi direne direne bir tarihsel gelenek oluşturdu. 1966'lardan günümüze gün geldi, Kadir Peker'ler gibi ileriye atıldı, gün geldi geri çekildi ya da yenilgiyle karşı karşıya kaldı. Yaşadıklarından dersler çıkardı ve Türkiye işçi sınıfı tarihine kocaman bir sınıf mücadelesi deneyimi bıraktı. Bugün, sınıfın ortak aklını kullanan cam işçileri, Cam Sektöründe kavgalarını büyüterek mücadelelerine devam ediyorlar.
Bu konuya ilişkin daha fazla bilgi için bakınız: “Paşabahçe Şişe Cam'da neler oluyor? www.ekenek.gen.tr 1 Aralık CamKöy Gazetesi sayı: 9
Son olarak; Hürcam-İş Sendikası’nın çeşitli organlarında görev yapmış ve 12 Eylül 1980’de yargılanıp mahkum olmuş ya da beraat etmiş işçi sınıfının direngen insanlarına burada yer vererek saygıyla anıyorum .
Feridun Ertuş, Rıfat Akın, Burhan Çiftçi, Cevat Eyigül, Çayırova Cam) Celal Topra Halil Koç, Zeki Yıldırımer, Raif Kirezlik, ( Topkapı Teknik Cam) Selahattin Çalışkan, Selahattin Maden İsmail Arslan, Asım Özdemir, Aliekber Kınık, Mehmet Değirmenci. (Topkapı Şişe Cam) Mustafa Dilmen, (Mersin Anadolu Cam Fabrikası)
Şaban Öztürk (Paşabahçe Cam Fabrikası)
Ali Şahin, ( Çayırova Cam) Hürca-İş Genel Başkanı ve DİSK Başkanlar kurulu üyesi olarak 4 yıl yatmıştır.
Kısaltılmış adı Hürcam-İş olan, Türkiye Pencere Camı Fibro, Cam Mozaik, Şişe ve her türlü Cam Mamulleri Sanayii İşçileri Sendikası 15 Mayıs 1968’de Gebze’de kuruldu. 13 Haziran 1970 tarihli 2. Olağan Genel Kurul’da ise Türkiye Devrimci İşçileri Konfederasyonu’na (DİSK) katılma kararı aldı. 1972’de genel merkezini İstanbul’a taşıdı. 12 Eylül döneminde kapatılan Hür Cam-İş sendikası 1992’de yeniden faaliyetine başladı ve 7-8 Haziran 1995 Genel Kurul’unda kendini fesheden Keramik-İş ile birleşerek Cam Keramik-İş Sendikası’na (Türkiye Çimento Cam Tuğla ve Toprak Sanayii İşçileri Sendikası) dönüştü.
Selam olsun; Kendilerini direnme geleneği içinde var eden ve işçi sınıfı içinde mücadele kardeşliğini büyüten cam işçilerine.
İSMAİL ÖZKAN
2 Nisan 2015