"Marksistler Haklı Çıktı, İşçiler Yenildi"
Paşabahçe eylemi aslında cam işçilerinin 1966'dan beri sürdürdüğü mücadelenin yenilgiyle sonuçlanmasıdır. Turizm teşvikleriyle gelen yağmalama üzerine solcuların etraflı olarak düşünmesi gerekir. sendika.org
11/02/2003 İsmail ÖZKAN ismoskan@hotmail.com
BİA (İstanbul) - İşçi sınıfı, sendikalar ve de sosyalistler, Paşabahçe yenilgisinden önemli dersler çıkarıp yaşananları iyi analiz etmelidir.
1966'larda başlayan işçi sınıfının cam işkolundaki tarihsel mücadelesi, yenilgiyle noktalandı. Bu mücadelede yalnızca işçi sınıfı değil, "solcu"lar da yenildi. Ancak, sistemin bütünüyle değiştirilmesine sürekli vurgu yapan Marksistler bir kez daha haklı çıktı.
Kısmen bütün sektörlerde yaşandığı gibi ama, özellikle cam sektöründe çok daha açık yaşanan ücret sendikacılığı ile yetinenler, fabrikalara kilit vuranlardır. Bölgedeki sendikacı aktivistler, işçiler ve "solcu"lar, Marksistlerin kuramsal analizlerine ve siyasal çözüm önerilerine duyarsız kalıp grev ve direnişlerdeki dayanışma girişimlerini bile "engelleyerek", onları ortak mücadele hattından sürekli uzak tutmaya çalıştılar ve yenilgileri de kaçınılmaz oldu.
Bilinmelidir ki, sosyalizmden ve sınıf sendikacılığı ilkelerinden fedakarlık edildiğinde, sınıfın birliği idari bir soruna dönüşür. İşçi sınıfının, sosyalistlerin, önce örgütlenme ilkeleri, sınıf ve kitle sendikacılığı ilkeleri ve bunların sosyalist politika ile ilişkileri düzeyinde bir irade birliği yaratmaları gerekmektedir.
Cam işkolunda bu irade birliği kısmen 1974'lerde yakalanmış ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (DİSK) bağlı Hürcam-İş örgütlenmesi ile Çimento, Cam, Toprak ve Seramik İşçileri Sendikası (Kristal-İş) bu işkolundan adeta silinmişti. Yalnızca Paşabahçe'de tutunabilen Kristal-İş, kendi "kalesinde" bile 400 üyesinin Hürcam-İş sendikasına gidişini durduramadı.
Hürcam-İş sendikası örgütlenme çalışmalarını hızlandırılıp Topkapı Cam, Teknik Cam, Sekorit Cam, Gökyiğit Cam ve birçok küçük cam fabrikasından sonra Mersin Anadolu Cam Fabrikası'nda örgütlendi. Ancak, 1980 askeri darbesi ile DİSK ve bağlı sendikalar kapatıldığında Kristal-İş sendikacılarının önü bir kez daha açılmış oldu .
Karar "yüksek yerlerde" alındı
Sermaye düzeni insanın, emeğin, sanayiin yok edilmesi için Uluslar arası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası ile anlaştı. Bölgenin 1987 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla "turizm alan" ilan edildiği bütün siyasi partilerce biliniyordu. Bütün bunlara rağmen, düzen partilerinin bölgedeki ilçe örgütleri bölge halkına yalan söyledi.
Tarihi Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası kapandı. 1966 yılında yapılan 83 günlük Paşabahçe grevi, cam işçileri açısından olduğu kadar, Türkiye işçi sınıfının tarihi açısından da büyük öneme sahiptir. Paşabahçe cam işçisinin 1966, 1971, 1991 ve 2002 yıllarındaki önemli çıkışları sınıf uzlaşmacı sendikal politikalara rağmen, işçi tabanının zorlamaları sonucunda gerçekleşti.
1966'nın geleneği korunamadı
Hatırlamakta fayda var: 1966 yılında Kristal-İş üyesi 2 bin 200 işçi, toplu sözleşme görüşmelerinde işverenle anlaşma sağlanamayınca greve çıktı. Grevi desteklemek üzere Deri, Kundura ve Tekel işçileri dayanışma grevleri örgütledi. Bölge emekçileri ve halk, grevci işçilerle omuz omuzaydı.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), grevi resmen "bitirdi". İşçiler bu karara uymamakta direnince, bu kez grev, başladıktan yaklaşık üç ay sonra, hükümet tarafından "ertelendi". Bunun üzerine işçiler, işbaşı yapmayarak aralarında grevi destekleme komiteleri kurdular.
Bu dönemde işçiler arasında örgütlenmeye başlamış olan Türkiye İşçi Partisi (TİP) grevlerin politik bir renk almasına önemli katkılar yaptı.
Paşabahçe grevi başladığında, Kristal-İş sendikası TÜRK-İŞ üyesi değildi, grev başladıktan 1.5 ay sonra üyeliğe kabul edildi. TÜRK-İŞ grevi bitirdiği halde grevin sürmesini destekleyen Kristal-İş, diğer üç sendika ile birlikte geçici ihraç cezaları aldı. Bütün bu yaşananlara rağmen, Kristal-İş hiçbir zaman DİSK üyesi olmadı ve her zaman DİSK'in sendikal mücadelesinin karşısında oldu. Dolayısıyla, 1966 Paşabahçe Grevi'nin, DİSK'in kurulmasında doğrudan hiçbir rolü olmadı. Olsa olsa, dolaylı bir etkiden söz edilebilir.
"Onay verenler sorgulanmalıdır"
Hiçbir karar gizli ve kapalı kapılar ardında alınmadı. Her şey, alenen başta Kristal-İş sendikacıları olmak üzere bölgenin TÜRK-İŞ'e bağlı bütün sendikacılarının bilgisi ve onayları dahilinde gerçekleşti.
Bakmayın siz, bölgedeki bütün burjuva partilerinin çarşaf çarşaf yayımladıkları ortak deklare çağrılarına... Onlar da, bu gelişmelerin sonucunda fabrikaların bu havzadan sökülüp atılmasından içten içe memnundu. Cam-Köy gazetesinin sayfaları bu konudaki politikalarının ne olup olmadığını kendi ifadeleri ile tarihin sayfalarına kazıdı.
Dahası, o günkü İstanbul Mimarlar Odası Başkanı Oktay Ekinci "Beykoz Girişimi"nin panellerine geldiğinde "Ben de fabrikaların burada faaliyette bulunmalarına karşıyım" dememiş miydi? Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Beykoz İlçe Örgütü'nde yapılan bir toplantıda Ekinci, hem fabrikaların faaliyetine son verilmesini hem de gecekonduların bölgeden hızla ıslah edilerek kısa bir süreç içinde yok edilmesini canı gönülden desteklemiyor muydu?
Ayrıca, Valiliğin Beykoz Deri Kundura Fabrikası'nda deri işleme bölümünü mühürleme girişimine işçilerden tepki gelip direniş başladığında, Türkiye Kundura Sanayii Deri ve Deriden Yapılan Her Türlü Eşya (Saraciye) Yapımı ve Debagat İşçileri Kürkçülük Tutkal Sanayii ve Bağırsak İşleme İşleri İşçileri Sendikası (DERİ-İŞ) Başkanı Yener Kaya şunları söylemiyor muydu:
"Geçen hafta parlamento alt komisyonundan çıkan rapor göre, Beykoz Deri Kundura kalkınmakta olan yörelere kaydırılacak , dolayısıyla Deri Kundura Beykoz'dan kaldırılacak."
Aynı raporda, "Şişe Cam Fabrikası'nın taşınması kararının da alındığını" söyleyen Yener Kaya, "bu bölgenin turizm alanı yapılması yönünde kararlar alındığının" altını çizerek, "Bugün bu girişimi durdurmuş olmamız geçicidir" demiyor muydu?
Cam-Köy gazetesinin ilçe örgütleriyle yaptığı mülakatlara verdikleri cevaplar da henüz belleklerden silinmedi.
Neyin rövanşı?
Beykoz gazetesi sahibi Zeki Aksu, Şişe Cam Grubu Genel Sekreteri Rüştü Bozkurt'a soruyor: "Acaba '91 direnişi yeniden mi gündemde? '91'in cevabını mı vermektesiniz?" Sayın Bozkurt yanıtlıyor: "Kesinlikle '91'in rövanşı peşinde değiliz." (Beykoz Haber, 31 Temmuz 2002, sayfa 4)
Şimdi ben soruyorum: Neyin rövanşı? '91 Paşabahçe direnişi 21 gün sürdü. Başta işçi sınıfı ve emekçiler olmak üzere, bütün bölge halkının dişiyle tırnağıyla sahiplendiği direniş hangi kazanımlarla sonuçlandırıldı?
* Kristal-İş yöneticilerinin işverenle gizlice yaptığı uzlaşmalar sonucunda, direnişin hemen ardından, çalışmaya ikna edilen işçilerden 700'e yakını sokağa bırakılmadı mı?
* 1991 sözleşme görüşmelerinde 9 nolu fırın ve bağlı servislerde çalışan işçiler yıllık izne çıkartılmadı mı?
* Kristal-İş ise, bu servislerde 2 saatlik ücret feda edilerek 4 vardiya sistemiyle çalışmanın propagandasını yapmadı mı?
* Kristal İş yöneticileri, "İşverenler söz verdi, 1993'e kadar işten çıkartmalar olmayacak. Sizlere delikanlı sözü veriyorum" demediler mi?
* "Bu konuda sözleşmelere herhangi bir yazılı madde koymaya bile gerek yok" demediler mi?
* Direnişi destekleyen devrimciler, Marksistler, sosyalistler "afiş astı, bildiri dağıttı" denilerek polislere hedef gösterilmedi mi? Tutuklanıp Hisar ve Kavacık karakollarında sabahlamadılar mı? Şişe Cam işçisi Hasan Özmen bir grup arkadaşı ile birlikte karakol karakol dolaşarak tutuklulara yardımcı olabilmek için çırpınmadı mı?
* Bu yenilgiyle, kalite çemberleri ve taşeronlaştırmalar bu dönemde daha da hızlandırılmadı mı?
* Kristal İş Genel Başkanı İbrahim Eren, Şişe Cam'ın önündeki parkta sonucu açıklarken öncü ve öfkeli işçilerin saldırısından zor kurtulmadı mı?
* 21 günlük direniş örneğinin yaşanmasına rağmen işçiler açısından hiç bir somut kazanımı olmayan, hatta 700'e yakın kişinin kapı önüne konduğu '91 direnişinin rövanşından söz edilebilir mi?
Aynı tas, aynı hamam
18 Temmuz 2002'de başlayan direnişin yenilgi ile bitirileceği netti. Nitekim, öyle de oldu. Biz müneccim miyiz? Hayır! Kristal-İş yönetiminde ne değişti? Hiçbir şey! İşçi sınıfının sermayeye her satılışının baş aktörleri değişti mi? Değişen sadece isimler.
Geçmiş görüşmelerde sıfır zamma razı olmanın ve de grev kırıcılığı yapmaya eğilimli olmanın mükafatı da bu kadar olur.
Turizm teşvik yasaları ile gelen yağma
Aksu soruyor: " Beykoz'daki Paşabahçe fabrikası hakkında ne düşünüyorsunuz?" Bozkurt'un projesi özetle şu: "Beykoz'daki arsa bizim mülkiyetimizde. Burası değerli bir yerdir, boş tutulmamalı. Ben kafamdan uydurmak istemiyorum . Önde küçük cam atölyeleri, arkada otel. Dünyadaki örnekleri gibi... Türk kültürünü yaşatacak el imalatı atölyeleri, uluslar arası kongre merkezi, kısacası turizme yönelik bir proje."
Aynı konuda Şişe Cam Ev Eşyaları Grubu Başkanı Azari'nin de, fabrikanın arazisi ile ilgili bir soru üzerine "imar planında, burasının turizm konaklama tesisi yapılmasına imkan tanındığını" söyleyip "Buraya bir turizm konaklama tesisi yakışır" diyerek Milliyet gazetesine demeç vermesine ne buyurulur?.(Milliyet gazetesi, 2002)
Dilimizde tüy bitti
Cam-Köy gazetesi, Tekel'in tamamen tasfiye edilip yerine otel yapılması için hazırlanan planları sendikalı işçilerden temin etti ve de o planları yayınladı. Tepki aldı. Gelinen noktada Deri ve Kundura kapatılıyor, Tekel ortadan kaldırılıyor ve 2 bin 200 kişinin çalıştığı Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası'nda işçi sayısı 870'lere kadar düşürülüp bugün onlar da kapının önüne konularak fabrikanın kapısına kilit vuruluyorsa, bölgedeki sendikacılarla siyasi parti yönetimlerinin, belediye başkanlarının bu sürece onay verdikleri ortada değil mi?
Bölgeyi bu duruma getirenlerden hesap sorulmalıdır.
Bölgemizde neler oluyor? Havzamız yağmalanıyor!
Şişe-Cam, Tekel, Mobil, Halat fabrikaları ile Çubuklu'daki Petrol Ofisi'nden sonra sıra 70'e yakın konfeksiyon ve 50'ye yakın dekor atölyelerine gelecek. İrili ufaklı işletmeler bir bir kapatılabilecek. 80'lerden sonra hızla geliştirilen özelleştirme politikaları sonunda havzamızı da vurdu.
Eyüp Aşık "Tekel ya kapatılacak ya kapatılacak" buyurdu. Yıllardır uygulanan yanlış sendikal politikalar sonucu bölge ucuz işgücü cenneti haline getirilmişken, rantçıların önü açılmak isteniyor. Özellikle Şişe Cam'da el imalatının ortadan kalkmasıyla taşeronlaşma süreci de başlamış oldu.
Geçmişte yapılan toplu iş sözleşmesi hükümlerine rağmen, yemekhanenin, yüklemenin, temizlik ve paketlemenin müteahhite ve taşerona verilmesi engellenemedi. Teyzinat kapatıldı ve dekor ürünleri dahil bir çok ürün fason olarak yaptırılmaya başlandı. Kapsam dışı personel çalıştırılmasının önü alınamadı. Geçmişte her toplu iş sözleşmesinin bağıtlanmasıyla birlikte işverenlerden alınan "iş güvencesi protokolü"ne rağmen, işletmelerdeki işçi sayılarında daralma önlenemedi. Cam Holding, bilinçli bir politikayla Paşabahçe'deki işçi sayısını ve üretimi daralttı.
Şimdi sıra havzamızın yağmalanmasına geldi. Kıyı şeridimiz, ormanlarımız, su kaynaklarımız yok oluyor. Talan ve yağma Sapanca ormanlarına kadar dayandı. 2 milyon metrekareyi geçen Sahip Molla özel ormanı, yasadaki yüzde 6 kuralı aşılarak yüzde 35 oranında yapılaşmaya açılabildi. Sevda tepesinden sonra bütün yamaçlar ve orman alanları villalarla çevrildi. Kandilli Yağ ve Çubuklu Cam fabrikalarının işi bitirildi . ACARLAR, Gümüşsuyu Karlıtepeler'e kadar dayandı .
Cam-Köy Vakfı niçin kuruldu?
Paşabahçe Cam Sanayii, "5 yıl önce kurulan Cam-Köy Vakfı'nın uygulamayı amaçladığı 'Cam Köy Projesi'nin kurulmasında, yönetimde ve faaliyetlerinin yürütülmesinde topluluğumuzda çok önemli bir yeri bulunan Cam Köy Vakfı, amaçladığı Cam-Köy Projesi'ni gerçekleştirdiğinde, bu durum, topluluğumuz açısından da büyük bir tanıtım prestij gücü sağlayacaktır" diyordu.
Geçtiğimiz yıl içerisinde alt yapı ve inşaat projeleri hazırlanan proje için Paşabahçe Cam Sanayii, Beykoz'la Polonezköy arasında bir arazi belirledi, arazi tapusunun vakfa devredilmesi hazırlıklarını da tamamladı. Tapunun alınması ile birlikte derhal inşaata başlanması ve birkaç yıl içerisinde söz konusu arazi üzerinde şu tesislerin kurulması amaçlanmaktadır:
Cam dekorlama atölyeleri (ilk aşamada 200 atölye); cam dekorlama eğitimi verecek kurs/eğitim binaları; kafeterya, lokanta ve konaklama tesisleri; parklar, bahçeler; spor tesisleri. Böylece kurulacak Cam Köy'ün (MURANO) Almanya ve Çekoslavakya'daki mevcut tesislerdeki gibi turistik bir nitelik de taşıması amaçlanıyor.
Yer, tesisler, mülkiyet
Beş bölümden oluşan projedeki tesisler, yerleri ve mülkiyeti şöyle:
1. Bölüm: Paşabahçe Cam Satış Mağazaları ve Paşabahçe Cam Sanayii Sanayii Sahili Kafeteryalar (Şişe Cam A.Ş.ne ait)
2.Bölüm: Paşabahçe Cam Satış Mağazaları 100 m2'lik kısım P.Bahçe Cam San.A.Ş. diğer alanlar ise Cam-Köy Vakfı'na ait olacak
3. Bölüm: Dekor atölyeleri, dinlenme Cam-Köy Vakfı'na ait Beykoz ile tesisleri
4. Bölüm: Dekor Eğitim Birimleri Polenezköy
5. Bölüm: Park ve Bahçeler, Spor Tesisleri
İsmail Özkan kimdir...