Hiçunutmam, 1973'lerinilkbaharıidi. Otomotikimalatservisindemakinayıikincimakinistebırakıp, servisservisörgütlenmeçalışmalarıyapmayaçıktığımızda, HasanBasri, "hoca" dedi. "Sen işçileribendençokdahaiyitanıyorsun, amaköylülerihiç mi hiçtanımıyorsun, gel seninlebenimköyümegidelim. Sanaköylülerinyaşamını, yaşayarakgöstereyim." Ben çokşaşırmıştım. "Sen köydeağamısın" dedim, gülmektenbayılıyordu. Kalktıkgittik. İyi de yaptık. Aileninfertleriiletanıştım. Kristal-İşSendikası'nınHasanBasriBabalı'yıanmatoplantısınıizlerkengözleriminönündecanlanan ilk bunlaroldu. Tarihselsüreçyanlışyerdenbaşlatılmışolsa bile, böylebirgeleneğinsendikacılartarafındanbaşlatılmasınıçokamaçokanlamlıbuldum. Esasen Cam İşKolununişçileritarihselolarakböylebirgeleneğinöncüsüolmayıhakediyorlar.
1966 Paşabahçe Direnişi ile, sınıfın sendikal tarihinde yeni bir sayfa açılmasına önayak olan Cam İşKolunun işçilerine de bu yakışırdı. Bu eksik amaanlamlı çalışmalarından dolayı, bu belgeselde bütün emeği geçenleri kutluyorum. Ancak, hepimiz biliyoruz ki, tarih yazmak ya da tarihselbir belge yapmak çok ciddi bir iştir. Yaşananları, cımbızlamadan yazmak veya belgeleştirmek tarihe karşı ciddi bir sorumluluk gerektirir. Tarihe karşı sorumluluk duyan bir kişi olarakBabalı'yıanma gecesinde izlediklerim beni çokamaçok üzdü. Benimle birlikte birçok kişiyi de üzdüğünü biliyorum. Ve yine biliyorum ki hazırlanan belgeseli, şayet Babalı'da izleyebilseydi en az benim kadar üzülür ve kahrolurdu. İlk söyleyeceği şey de; "Hoca şunlara bak, HasanBasri Babalı güzellemesi yapmışlar." derdi. Ve eklerdi. "Hocasız, ve Mustafa Özabacı'sız belgesel olmaz. Hele de siyaset olmazsa hiç olmaz.” derdi.
BU BELGESELİ YAPANLARA SESLENİYORUM. Cam İş Kolunda Lütfü Ak'larla başlayan, Mehmet Şişmanoğlu'larla gelişen 1966 Paşabahçe Direnişi anlaşılmadan belgesel yapılamaz. 1968'in bölgedeki etkileri irdelenmeden 15-16 Haziran açıklanmadan, 1971 Paşabahçe Grevine değinmeden belgesel olmaz. Paşabahçe'de ve Cam İş Kolunun bütününde yaşanan koskoca bir işçi hareketi tarihini çarpıtarak belgesel yapılamaz. 1974 sürecinde Kristail-İş'in örgütlü olduğu bütün işyerlerinin tek tek ve hızla Hürcam-İş Sendikası'na geçiş sürecinin nedenleri değerlendirilmeden resmi tarih yapar gibi, sınıfın sendikal tarihine ilişkin belgesel yapmak abesle iştigaldir. Unutmayalım ki, Hasan Basri Babalı bir siyasi kimlik taşıyordu. Aynı zamanda Behice Boran'a da hayrandı. O, sınıfın örgütlü siyasi mücadelesine inanıyordu. Bu nedenle mülkiyet ilişkilerini reddetti. Onu, diğer sendikal aktivistlerden ayıran öz işte bu özdür. Sınıfın örgütlü gücüne inanmak.