Aydınlık mevsimiydi... Ve zamanların en iyisiydi.
Birleşik Haziran Hareketi'nin kuruluşunun ilham aldığı toplumsal-siyasal olgu Gezi/Haziran İsyanı'ydı.
Gezi'de, halkçı karakteri üstün bir aydınlanmacılık ve özgürlükçülük ortaya çıkmış, bir yeni toplumsal örgütlenmenin koşulları da olgunlaşmıştı.
Haziran Hareketi de tüm bu olan bitenlerin var ettiği bilinçle; Gezi'nin meydana çıkardığı ilerici, sol karekterli ve AKP faşizmine karşı direnişle politize olmuş o namlı yükselişin temsilcisi olmayı gaye edinerek kuruldu. HAZİRAN, hem bir direniş hareketi olarak, hem de bir yeniden kuruluş iddiasıyla yola çıkmış, “yeniden kuruluş” ise ülkeye ve sola armağan edilmişti.
Sol siyaset alanında yeni taraflaşmaların ve birlikteliklerin oluşmaya ve tartışılmaya başladığı bir dönemde oluşan ve solun “birleşik mücadele” ihtiyacına da bir ilk yanıt anlamına gelen HAZİRAN'ın kuruluş prensipleri şöyle özetlenebilir sanıyorum;
- Klasik bir sol birlik modelinden farklı olarak örgütlerin birliğinden ibaret olmayacak,
- Örgütlü gücünün temel kaynağı halkın katılımı olacak ve her düzeyde meclisler esasına göre çalışacak,
- Kararların uygulanmasında “gönüllülük” unsuru güçlendirilerek ve “eylemde birlik” ilkesine dayanarak yol alacak,
- Benmerkezcilikten ve kolektivize edilmeyen oldu bitticilikten uzak, dar örgütsel çıkarların birlikte hareketin önüne geçmesine izin vermeyen ve sosyalist harekete öncülük edecek bir model inşa edecek.
Nihayetinde HAZİRAN; Türkiye'de siyasal mücadele alanının dışına itilmeye çalışılan milyonların örgütlenerek ülkeye dair söz söylemesinin ve sürece eylemli biçimde müdahale etmesinin yolunu açacaktı...
*****
Bu yazıyı okuyanların önemli bir kısmının, Haziran Hareketi'nin bugün ya da geçmişte etkin bir üyesi yahut siyasi faaliyetlerinin takipçisi olduğunu tahmin edebiliriz. Dolayısıyla hareketin geçmişini fazla detaylandırmak okur açısından da tekrar olabilir.
Öyleyse konunun esasına gelelim; geçtiğimiz yıllarda laiklik mücadelesine öncülük yapan, eğitim alanındaki gericileşmeye karşı planlı ve eylemli bir duruş sergileyen, 20 Kasım 2016'da olduğu gibi solun birleşik eylemini örgütleyen veya 2017 Referandumu'nda Hayır ve Ötesi ile yaptığı gibi halkın demokratik haklarının koruyuculuğunu ve takipçiliğini kotarmış olan HAZİRAN, geçmişi çok uzun olmayan lakin bugün itibariyle aşılması zorunlu olan bir tıkanıklık ve hem halk hem de sol hareket nezdinde itibar kaybı yaşamaktadır.
Şunu mutlaka ekleyelim; söz konusu edilen Haziran Hareketi'nin kendi bileşenleri arasında varolan kimi farklılıklar değildir. İyi niyetten arındırılmış, politik olmayan ve olumlu biçimde aşılamayacak hiçbir tartışmamız yok. Üstelik bize göre, elimizdeki deneyim ve şu ana kadar diri tutulan mücadele ortaklığı kendimizi yenileyebileceğimizin güvencesini de sağlıyor.
Ancak, HAZİRAN'ın yukarıda bahsettiğimiz ve Haziran varlığının alameti farikası sayılacak; yani halk kesimlerini güçlü meclisler aracılığıyla mücadelenin parçası haline getirmek ve sosyalist hareketin öncüsü haline gelmek görevlerinin şu ana kadar başarılıp başarılamadığı, HAZİRAN'ın “inandırıcılık” ve “birleştiricilik” özelliklerinin zaafa uğraması ve bundan sonrası için bu devrimci iddianın nasıl hayata geçirilebileceği gibi başlıklar, üzerinden atlanmayacak öneme haiz.
*****
Biraz daha açalım; Türkiye açısından önemi ve dönüştürücü niteliği tartışmasız olan 24 Haziran 2018 seçimlerine giden süreç, Haziran Hareketi açısından da “genel siyasal duruma müdahale etmek”, “halkı mücadelenin parçası kılmak” ve “sol adına alternatif oluşturmak” ölçütleri söz konusu olduğunda bir turnusol işlevi gördü.
Özetle;
- 2018 yılı Şubat ve Mart aylarıydı ve henüz erken seçim kararı alınmamıştı.
- HAZİRAN, Türkiye sosyalist hareketinin çok sayıda öncü örgütü ve birçok aydınına toplantı çağrısı yaptı.
- “OHAL'e karşı ortak mücadele”, “seçim güvenliği ve adaletini sağlamak” ve “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak sosyalist aday belirlemek” olarak özetlenebilecek 3 temel ve kapsayıcı başlıkta yürütülen tartışmalardan ne yazık ki bir sonuç alınamadı. (Solumuzun bu derece ortaklaştırıcı gündemlerde dahi bir birliktelik sağlayamaması deyim yerindeyse “şapkayı önüne koyduran” bir duruma işaret ediyor.)
- Toplantılara katılan temsilciler, kısmen farklı yaklaşımlar sergilemekle birlikte, bir bütün olarak HAZİRAN'la birlikte sürece öncülük edilebileceğine ve -ayrıca- solun birliktelik sağlayabileceğine dair net bir tutum ve inanca sahip değillerdi.
- Sonrasında erken seçim kararının alınmasıyla birlikte sıkıştırılmış günler yaşandı ve nihayetinde diğer başlıklarda tekil ve sınırlı girişimler olsa da, ortak sosyalist aday belirleme başarısı sadece Haziran Hareketi'nce değil, herhangi bir sosyalist örgüt tarafından da gösterilemedi.
*****
Tüm bu yaşananların ve seçimin de ardından şunu söyleyebiliyoruz: Örgütlü hareket kabiliyeti, karar mekanizmaları, iç hukuku, kolektif işleyiş anlayışı belli açılardan tartışılmaya ve yenilenmeye ihtiyaç duyan HAZİRAN'ın, sosyalist hareketin diğer bölmeleri ile kurduğu iletişim ve sahip olduğu inandırıcılık, kritik siyasal süreçlerde alternatif oluşturma sorumluluğu ve halk kesimlerini meclisler aracılığıyla mücadeleye katma yetisi de zayıflamış ve yenilenmeye ihtiyaç duyar hale gelmiştir.
Türkiye'de, solun birlikte mücadelesi ve halkın bu mücadeleye örgütlü katılımını sağlamak arayışına denk gelen “haziran fikri” güncelliğini ve yakıcılığını korumaya devam ediyor. Bilhassa AKP'nin rejim değişikliği niteliği taşıyan “iktidar pekiştirmesi” söz konusuyken, devrimci mücadelenin, yoldaşlığın, omuz omuza olmanın ve emekçilere inandırıcı bir siyasal-örgütsel yapıyla seslenmenin ağırlığı her zaman olduğundan daha fazla hissedilecek.
Öte yandan, bir politik-örgütsel organizasyon olan HAZİRAN'ın bu ihtiyacı karşılayabilmesi ve önümüzdeki dönemin ileri çıkan devrimci öznesi haline gelebilmesi için,
- Sınırlı sayıda örgütün birlikteliğine daralan niceliğini, toplumsal muhalefet alanının değişik parçalarını kapsayacak bir yaklaşımla güçlendirmesi,
- Toplumsal yaşamın tüm veçhelerinde kendisini gösteren gerici baskı rejimine karşı, emekçi, ilerici, sosyalist yurttaşlar ve demokratik örgütlenmeler arasında mücadele birlikteliği ve dayanışma ağları kurabilmesi,
- Korunmacı olmayan, aksine devrimci bir atılımı ve direniş hattı oluşturmayı hedefleyen bir siyaset anlayışını hakim kılması,
- Tüm örgütlü bileşenlerin kendilerine özgü çıkarlarını aşan, katılımcı, varlığını birleşik bir kuvvet olarak örgütleyip hem diğer sol örgütler nezdinde, hem de genel olarak siyaset alanında görünür kılabilen bir örgütsel anlayışı hakim hale getirmesi gerekiyor...
Tarih, farklı zamanlarda olsa dahi, eğer koşulları ve yöntemleri değiştiremiyorsanız eylemler karşısında özdeşliği zorlar. Kim bilir, belki de her yeni girişimin ve hamlenin bir öncekinden farklılaşmasının yegane yolu, yenildiğimizde kalkıp yeniden denemek değil, doğru zamanda kendimizi yenileyebilmektir...
Onur Emre Yağan
İleri haber 21 Temmuz 2018