TİP çağrıcılarından Gülmez: Emekçiler ‘Ben de varım’ diyorlar, partiyi hep birlikte kuracağız
Türkiye İşçi Partisi için çağrıcı olan isimlerden Sevgi Gülmez ile TİP'in kuruluş sürecini konuştuk.
“Gel kardeşim” başlığıyla bir açıklama yapan çağrıcılardan Sevgi Gülmez ile konuştuk. Kendisi bir emekçi olan ve anne-babası da geçmişte Türkiye İşçi Partisi üyesi olan Gülmez "Çağrıdan sonra yalnız olmadığımızı, partisini arayan yüzlerce emekçinin olduğunu görmüş olduk. 'Ben de varım' diyorlar. Partiyi hep birlikte kuracağız” diye konuştu.
Türkiye İşçi Partisi kuruluşu için yayınlanan çağrı metninden sonra oluşan Kurucu Meclis üyesi olduğunuzu biliyoruz, parti çalışmalarına ilişkin sorularımıza geçmeden önce kendinizi kısaca tanıtmanızı rica edebilir miyiz
, Sevgi Gülmez kimdir?
Böyle bir soru beklemiyordum ama öyle başlayalım. 1977 İzmir doğumluyum. ESHOT'ta troleybus atölyesinde çalışan işçi bir babanın ve fabrika işçisi bir annenin ortanca kızıyım. Örgütlü mücadele baba mirası. Genç yaşında kaybettiğimiz Babam Gülali Aydemir TİP Kemalpaşa ilçe başkanıymış…
Annem babamın ölümünden sonra 3 kızıyla yaşam mücadelesi veren, kendisi de TİP üyesi, direnç abidesi Meral Aydemir. Annem, 12 Eylül’den sonra da hem sendikal hem siyasal mücadeleye hep örgütlü olarak devam etti… Biz de o yıllarda, sendikal mücadelede, açlık grevlerinde ve halaylarda hep birlikteydik annemle. Şimdi çağrısı olduğumuz metinde de annemle birlikteyiz.
İşçilik hayatım da artık eski diyebilirim, lise son sınıfta bir araştırma şirketinde başlamıştım çalışmaya, sonra mühendislik şirketinde çalıştım, pek çok iş var geçmişte yaptığım, son 8-9 yıldır da aşçılık yapıyorum. Evliyim, 2 oğlum var, onların geleceği için de mücadele ediyorum.
Çok sayıda kişiyle birlikte Türkiye İşçi Partisi’nin kurulması için bir çağrı metni yayınladınız. Kurmak istediğiniz parti siyasette hangi alana hitap edecek, hangi boşluğu doldurmak üzere yola çıkıyorsunuz? Yaptığınız çağrıya gelen tepkiler nasıldı?
Çağrı metninden ve imzacılarından anlaşılabileceği gibi, TİP’in kurulması için çağrıda bulunan tüm yol arkadaşlarımız alınteriyle yaşamını kazanmaya çalışan, emekçi insanlar. Aralarında daha önce farklı partilerde çalışmış insanlar olduğu gibi, çok genç arkadaşlarımız da var. İlk olarak sadece 146’sını duyurduğunuz, çok kısa bir sürede önce binlere sonra on binlere ulaşacak bu insanlar bir zorunlulukta ve bir iddiada ortaklaşıyorlar:
Ekmeği paylaşmak, emeği iktidara taşımak…
'BİNLERCE EMEKÇİ BEN DE VARIM DİYOR'
Makam mevki peşinde değiliz. Bir köşeyi de biz tutalım gibi bir derdimiz yok. Ama derdimiz çok…
Ekmeğimiz küçülüyor. Borç içindeyiz. İşsiziz. Çalışanlarımız işten atılma korkusuyla kurbanlık koyun gibi bekliyor. Sendikamız yok, sendikamız olsa toplu sözleşme hakkı yok… Derdimizi söylesek, isyan etsek altı milyon işsiz kardeşimiz sırada bekliyor. Sıkıntımızı dışarıda, sosyal medyada söylesek “terörist” yaftasıyla içeri atılabiliriz. Paramız yok, çocuklarımız çağdaş bir eğitim alamıyor. Yobazlık, düşmanca söylemler, ırkçılık giderek artıyor. Cumhuriyet elimizden uçup gidiyor, Saray’a Saraylılara kaldık… Çevremize bakıyoruz, yandaş olup yolunu bulanları görüyoruz. Mesleğini yapmaya çalışan bir işçi, bir hekim, bir avukat, bir gazeteci ya da bir sanatçıysan, onurunu üç kuruşa satmıyorsan mazlumsun, yalnızlığa itiliyorsun artık bu ülkede…
İşte ekmeği paylaşmaktan kastımız budur. Milyonları yalnızlığa, umutsuzluğa iten bu iktidara karşı dayanışma başlı başına çok önemli. Ekmek gibi, su gibi ihtiyaç… Bir zorunluluk…
İddiamızsa bir boşluğu doldurmak, bir renk olmak filan değil. Önce bu topraklarda sonra tüm dünyada emeğin iktidar olmasının vakti geldi de geçiyor bile.
Boşluk doldurmayacağız. Zenginliklerimizin başına oturmuş bu para babası yobazları indirip yerine işçileri, emekçileri, aydınları, gençleri, kadınları iktidar yapacağız. Koltuklarından indirdiklerimiz de herhangi bir boşluğa neden olmayacak, asalaklardan kurtulmuş olacağız.
Partimiz emekçilerin partisi olacak. Nerede hakkını arayan, iktidarla derdi olan bir emekçi varsa, o arkadaşımız Türkiye İşçi Partisi’nin doğal üyesi olmalıdır. Ülkeyi yönetecek emekçiler kendi partilerini de yönetmesini bilir. Hakkını aradığı için başına dert açılan her işçinin yanında TİP olmalıdır. Aidatlardan o işçiler için pay ayrılmalıdır. Emekçilerin mücadelesine hukuki, tıbbi, psikolojik, sosyal destek sağlamak her üyemizin birinci görevi olmalı. Türkiye İşçi Partisi ise ürettiği politikalarla, gösterdiği yönle, mücadele edenler arasında yarattığı eşgüdümle emeği iktidara taşıma kavgasında öncülük görevi görmeli. Ona gözümüz gibi bakmalıyız.
Çağrıdan sonra yalnız olmadığımızı, partisini arayan yüzlerce emekçinin olduğunu görmüş olduk. “Ben de varım” diyorlar. Partiyi hep birlikte kuracağız.
'EMEĞİN İKTİDARINI İSTEMEYENLER SAĞCILAŞIYOR'
Türkiye’de kendisini sosyalist olarak nitelendiren çok sayıda parti var. Hatta, sol partilerin birliğine ihtiyaç duyulduğu yönünde değerlendirmelere çok sık rastlıyoruz. TİP çağrıcısı olarak solun birliği konusunda ne düşünüyorsunuz?
Solun, emekçilerin, ilericilerin birliği konusunda çağrıcı arkadaşlarımız arasında en ufak bir soru işareti olduğunu dahi düşünmüyorum. Sol birlik olmalı. İçinden geçtiğimiz faşizm benzeri dönem zaten bunu zorunlu kılıyor. Türkiye İşçi Partisi de ilk toplantısında solun birlikte mücadelesi için görevlerini yerine getireceğini bence ilan etmelidir. Birliğin yanı sıra, birkaç sorunumuz daha olduğunu görmemiz gerekir. Bunlardan birincisi, mecliste temsil edilen ve sol veya sosyal demokrat olarak anılan partilerin bugün Türkiye’de emekçilerin sorunlarını dile getirmede, iktidarın oyununu bozmada kaldığı yetersizliktir. Bunu yalnız yetersizlikle de açıklamak mümkün değil. Amacınız emeği iktidara taşımak olmazsa, hele ki bu ortamda, sürekli sağa yanaşmaya çalışmanız işten bile değildir. Önce kazığı sağlam yere çakmamız gerekir. Türkiye’de ip kaçmaktadır… Sağdan medet umanlar mı dersin, din siyasetine bel bağlayanlar mı… Yetmez ama Evet’çilerden kurtulduk diyorduk, şimdi yeni AKP yandaşları kendilerini solcu diye pazarlamaya çalışıyor. Emperyalistlerden beklentisi olanlarla Türkiye’yi emperyalist görmek isteyenler arasında pek bir fark bulunmuyor. Ve bunların hepsi sol adı altında yapılabiliyor. Sosyalizm adı altında yapılan bir şey daha var; iktidar kavgası yerine durumu idare etmeye çalışan, belki de kendi ikbalini düşünüp neredeyse iktidara yürümekten korkanlar var. Türkiye İşçi Partisi kendi çıkarını işçilerin, emekçilerin çıkarının üstüne koyanların partisi olamaz. Kastlar kuramaz, küçük olsun benim olsun diyemez. Her kademede kapısı emeğin iktidarından yana olan, yaşlı genç kadın erkek herkese açık olmalıdır.
Türkiye İşçi Partisi adı üzerinde biraz durmak istiyorum. Daha önce siyasi hayatın parçası olmuş bir parti adını neden tercih ediyorsunuz?
Biz işçilerin, emekçilerin, mavi yakalı beyaz yakalı, işsiz, genç hayatını kazanmak için emeğinden başka ortaya koyabileceği hiçbir şeyi olmayanların öncü partisini yaratmak istiyoruz. Bunun adının da Türkiye İşçi Partisi olması doğal… Daha önceki deneyimler ise bir yere kadar önemli. Az önce de söylediğim gibi, TİP adına yakışan, herkesi, tüm kökenleri kucaklamaktır. Kim nerede taş üstüne taş koymuşsa partide yeri olmalıdır. Özel olarak TİP’ten bahsedeceksek de, Türkiye’de sosyalizmi toplumsallaştırabilmiş, emekçilerin iktidara gelebileceğini dosta düşmana göstermiş bir parti deneyiminden elbette öğreneceğimiz çok şey var. Hedefimiz o toplumsallaşmayı, başarıya ulaştırmaktır. Öğrendiklerimiz ve son birkaç yılda yaşadıklarımız da bize olanaklarımızın daha fazla olduğunu gösteriyor. Türkiye İşçi Partisi 1960’larda sosyalizmi toplumsallaştırdı. Bugün de Gezi gibi muhteşem bir deneyimi yaşamış milyonlarca genç var. Bu iki deneyimin ve başka elbette çok sayıda deneyimin harmanlanacağı adres TİP olmalı…
'KURULUŞUMUZU TAMAMLAYAIP SOKAKLARA ÇIKACAĞIZ'
Güncel siyasetle ilgili ilk elden söyleyebileceğiniz şeyler nelerdir?
Biraz önce de söyledim. Türkiye faşizme doğru hızla ilerliyor. Her faşist iktidar kandan beslenir, savaş ister. Saray iktidarı da aynısını yapıyor. OHAL’den istifade özelleştiriyor, işten çıkarıyor, yoksullaştırıyor, bunu da savaşla tehdit söylemiyle perdelemeye çalışıyor. Vampir yarasalar böyledir. Kanla beslenirler…
O yüzden bugün ihtiyaç emekçinin çıkarlarının yobazlıktan, mezhep ve etnik kavgalardan, özelleştirmeden geçmediğini haykırmak. Çete reislerinin, emperyalistlerin, kaleminden kan damlayan yazarların, dalkavukların, herkesin sesi çıkıyor, bir bizim sesimiz çıkmıyor. Çıkaracağız. Türkiye’de OHAL koşullarında kaç işçinin işinden olduğunu, kaç esnafın kepenk kapattığını, kaç kişinin binlerce lira borçlandığını, kaç kardeşimizin intihar ettiğini haykıracağız. Şeker fabrikalarını savunacağız, grev hakkını savunacağız, direnen işçinin yanında olacağız. Ekmeğimizi küçültenlerin yandaşlarına nereleri peşkeş çektiklerini, yanlış Suriye politikaları ve etnik düşmanlık nedeniyle süren çatışma ortamının halkımıza maliyetini anlatacağız. Kimse sormuyorsa biz soracağız: Neden emekçilerin çocukları ölüyor?
Türkiye 2019’da seçimlere gidiyor. Önce çıkardıkları yeni seçim yasasının adaletsizliğini ortaya koyacağız. Halkın sandığına, oyuna, namusuna sahip çıkması gerekiyor. Ve sonra halkın alternatifini yaratmak için kolları sıvayacağız. Ancak tüm bu konularda inceltilmiş yol haritası için kuruluş sürecinin bir an önce tamamlanması gerekiyor. Çok kısa bir süre zarfında, kuruluş tamamlanacak, işçilerin partisi sokaklara çıkacak.
Beste Sarıkaya
İleri haber 10 Nisan 2018