Aralarında akademisyen, sendikacı, yazar ve siyasi parti temsilcilerinin de bulunduğu 178 kişi, işçi sınıfına yönelik yoğun saldırılara karşı "Birliğe, mücadeleye, dayanışmaya çağrı" başlıklı bir açıklama yaptı.
Açıklamanın tam metni şöyle:
'Birliğe, mücadeleye ve dayanışmaya çağrı'
Türkiye'de işçi sınıfının tüm kazanımları tehdit altındadır. Bunların başında sendikal örgütlenme, grev ve toplu sözleşme hakkı bulunmaktadır. Bu haklar başta Uluslararası Çalışma Örgüyü (UÇÖ/ILO) olmak üzere çeşitli uluslararası sözleşmeler ve Anayasa ile güvence altına alınmışsa da son olarak Birleşik Metal'in Asil Çelik ve EMİS grevlerinin Bakanlar Kurulu tarafından yasaklanmasında gördüğümüz gibi fiilen ortadan kaldırılmaktadır. Bu grev yasakları basit birer grev yasağı olmayıp doğrudan sendikaları etkisizleştirme, temsil özelliğini ortadan kaldırma ve onları sıradan bir derneğe dönüştürme müdahalesidir.
İşçilerin özgür iradeleriyle sendikalaşmaları, istedikleri sendikayı seçip, istemedikleri ile yollarını ayırmaları da fiilen engellenmektedir. Referandum sandıklarının fabrikalarda kurularak işçilerin özgürce sendikal tercihlerini ortaya koyması engellenmektedir. Tüm bunların yanında OHAL'in işçi ve emekçilerinin haklarını tırpanlamak için suistimal edildiğini görüyoruz. Anayasa mahkemesinin anayasaya aykırılık gerekçesiyle iptal ettiği, bankacılık ve toplu taşımada grev yasağı maddeleri KHK ile yasaya eklendi. İşçilerin hak arama mücadeleleri OHAL gerekçesiyle engellenmek isteniyor. Sendikaların kapalı salon toplantılarının bile yasaklandığına şahit oluyoruz.
Tüm bu hak gaspları ve yasaklara karşı mücadele yolunu metal işçileri gösteriyor. Grev yasağına rağmen üretime başlamayan ve fiili hak gasplarına karşı fiili mücadele ile haklarını koruyup belirli kazanımlarla toplu sözleşmeyi sonuçlandırabilen Asil Çelik ve EMİS metal işçilerinin mücadelesi büyütülmeli, yaygınlaştırılmalı ve tüm işçi sınıfına mal edilmelidir.Türkiye adım adım bir ekonomik krize doğru sürükleniyor. Sermaye, daha öncekiler gibi yine bu krizin de faturasını işçi sınıfına ödetmek için hükümetle birlikte adımlar atıyor.
Kiralık işçilik yasası, özel istihdam büroları emek gücü piyasasını esnekleştiren uygulamalar olarak kanunlaştı. Bu uygulamaları kıdem tazminatının kaldırıp fona devredilmesiyle tamamlamak istiyorlar. Taşeron çalıştırma sorunu çözüme kavuşmadığı gibi hem kamuda hem de özel sektörde kiralık işçilikle birlikte farklı adlar altında taşeronluk genelleştiriliyor. Kıdem tazminatını 30 günden 15 güne indirmek gibi ciddi hak kayıplarının yanında işverenin işçi atma maliyetinden kurtulacak olması büyük bir tehdit. Zira krizin faturasını işçi sınıfına yüklemenin başlıca yolunun yaygın işçi çıkartmalar olduğu biliniyor. Krize bağlı olarak yeni dönemde kitlesel işçi çıkarmalarla karşı karşıya kalmamız kuvvetle muhtemel görünüyor.
Krizde sermayeye can simidi olması için fonlar kurulmaya başlandı bile. Ulusal Varlık Fonu, halkın cebinden alıp krize düşen şirketleri kurtarmak için oluşturuldu. Zorunlu Bireysel Emeklilik ise 1 Ocak 2017'de yürürlüğe girmiştir. Hem işçileri hem de kamu çalışanlarını yakından ilgilendiren bu uygulama da yine kıt kanaat geçinen emekçiyi zorla tasarruf ettirmeye ve gerek kamusal gerekse bireysel emeklilik şirketleri aracılığıyla Hazine'ye ve sermayeye kaynak aktarmaya yönelik.
Tüm bu koşullar ve gelişmeler altında ciddi sınıf mücadelelerinin habercisi bir yıla girmiş bulunuyoruz. Asil Çelik ve EMİS grevleri ile başlayan 2017, 2015 yılında isyan ve fiili grevlerle kendini gösteren mücadelenin kaldığı yerden devam etmesine sahne olacak. Uygulamaya giren bireysel emeklilik soygununa karşı işçilerin cayma hakkını kullanması bireysel değil toplu ve örgütlü bir karakter kazanmak zorunda. Kıdem tazminatı tehdit altında ve bu hakkın korunması işçinin kırmızı çizgisidir. Türk-İş'in ve DİSK'in kıdem tazminatı hakkını korumak için kongrelerinde almış oldukları genel grev kararları geçerlidir.
Nihayet işçiler madenlerde, inşaatlarda, tersanelerde iş cinayetlerine kurban gitmeye devam ediyor. 2016 yılında iş cinayetlerinde kaybettiğimiz işçilerin sayısı resmi olarak 1970. Yani kanıksattırılmış yıllık ortalamanın bile iki katı. Esnek ve kuralsız çalışmanın yaygınlaşması daha fazla iş cinayeti ve ölüm demek olacak.
Sermayenin krize ve sertleşeceği görülen mücadeleye yönelik sistemli ve örgütlü bir hazırlık yaptığını gözlemlediğimiz bu dönemde aynı hazırlığın hatta fazlasının işçi sınıfı ve emekçiler tarafında da olması gerektiğini düşünüyoruz. İşçi ve emekçinin tehdit altındaki ekonomik ve sendikal hakları için mutlak bir birlik gerekiyor. Sendika ve konfederasyon farkı olmadan işçilerin canını alan, cebini yakan, geleceğini karartan uygulamalara karşı en geniş birlikteliğin nasıl sağlanacağı ve nasıl mücadele edilmesi gerektiğini tartışmaya ihtiyaç duyuyoruz.
Nihayet, ülkenin kaderini derinden etkileyecek bir referandumun arifesinde, yeni düzenlemelerin sermayenin sömürü ve baskısını dizginsiz hale getirecek bir istibdad rejiminin inşası anlamına geleceğini saptayarak, işçi sınıfı ve emekçilerin menfaatlerini esas alan bir yaklaşımla sermayenin tek adam diktasına dayalı baskı ve zulüm rejimine hayır demek gerektiğini vurguluyoruz.
Bunun için biz bu çağrının imzacıları olarak, sendikacıları, işyeri temsilcilerini, mücadeleci işçileri, kamu çalışanlarını, yedek işçi ordusundaki işsizleri, emekten yana aydınları ve bu mücadeleye katılmak isteyen herkesi bir araya gelmeye ve katkı sunmaya çağırıyoruz.
İmzacı listesi şöyle:
A.Raşit Kaya, Adil Alaybeyoğlu, Adnan Serdaroğlu, Ahmet Aksüt, Ahmet Müfit Bayram, Ahmet Şahinöz, Akın Bakioğlu, Ali Rıza Aydın, Anıl Duman, Arif Arslan, Arif Müezzinoğlu, Arzu Çerkezoğlu, Asalettin Arslanoğlu, Aslı Kayhan, Atakan Çiftçi, Atilla Özsever, Aydemir Güler, Aydın Arı, Aydın Esen, Aynur Özuğurlu, Aysun Gezen, Ayşe Erzan, Aziz Çelik, Aziz Konukman, Barkın Asal, Başak Eroğlu, Berna Güler, Beyzade Sayın, Burak Gürel, Can Irmak Özinanır, Can Kaya, Cem Eroğul, Cemal Bilgin, Cemil Ozansü, Cengiz Arın, Cenk Yiğiter, Coşku Çelik, D. Ali Millioğulları, Deniz Aksoy, Deniz Kimyon, Dilşah Deniz, Ebru Aylar, Egemen Cevahir, Egemen Kepenekçi, Enis Tütüncü, Erendiz Atasü, Erhan Yıldırım, Erinç Yeldan, Erkan Aydoğanoğlu, Ertan Ersoy, Ertuğrul Ahmet Tonak, Ezgi Helin Akpınar, Fevzi Engin, Fikret Başkaya, Fikret Görün, Fikret Şenses, Fuat Akbaş, Galip Yalman, Gamze Yücesan Özdemir, Gazi Çağlar, Gencer Çakır, Gençay Gürsoy, Gökçe Cihan Üstündağ, Gökhan Alpugan, Gökhan Atılgan, Güneş Gümüş, Güngör Tanrıverdi, Hacer Ansal, Hakan Koçak, Hakan Mıhçı, Hasan Ali Güngör, Hayri Kozanoğlu, Hüsnü Çuhadar, Işıl Ünal, İlker Akcasoy, İrfan Kaygısız, İsmail Toksabay, İzzet Mert Ertan, İzzettin Önder, Kadir Sev, Kaya Güvenç, Kemal Okuyan, Kenan Özgür Sidar, Kıvanç Eliaçık, Kıvanç Ersoy, Kıvanç Yiğit Mısırlı, Korkut Boratav, Kurtar Tanyılmaz, Kutlu Dane, Kuvvet Lordoğlu, Levent Dölek, Levent Köker, Mahmut Üstün, Mehmet Bona, Mehmet Cihan Ecevit, Mehmet Fatih Tıraş, Mehmet Kuşçu, Mehmet Kuzulugil, Mehmet Rauf Kesici, Mehmet Türkay, Melih Kırlıdoğ, Meltem Kayıran, Mert Kükrer, Mete Çelik, Metin Altıok, Metin Ebetürk, Metin Özuğurlu, Mine Gencel Bek, Miriş Meryem Kurtulmuş, Murat Akad, Murat Birdal, Murat Özyüksel, Musa Çam, Mustafa Altıntaş, Mustafa Görkem Doğan, Mustafa Ilgar, Mustafa Kemal Coşkun, Mustafa Sönmez, Mustafa Şener, Mümtaz Aktaş, Naz Çavuşoğlu, Necdet Okçuoğlu, Nevzat Evrim Önal, Nihal Yıldırım Selvi, Nihat Bulut, Nilgün Tunçcan Ongan, Nur Dolay, Oğuz Oyan, Onur Bakır, Onur Hamzaoğlu, Ömer Furkan Özdemir, Ömer Mollaer, Özge Demir, Özgür Müftüoğlu, Özgür Narin, Özgür Şen, Özlem Özkan, Pınar Abdal, Pınar Kılıçer, Recai Acar, Recep Demir, S. Nazik Işık, Sabri Öncü, Sacit Yörüker, Salih Ersoy, Savaş Karabulut, Seçkin Özsoy, Sedat Durel, Sefa Feza Arslan, Selime Güzelsarı, Sema Gülen, Semih Bilgen, Seyhan Çamlıgüney, Sibel Özbudun, Sinan Alçın, Sungur Savran, Şadi Ozansü, Şebnem Oğuz, Telat Koç, Temel Demirer, Teyfik Güneş, Tezcan Hıncal, Tolga Tören, Tunç Tatoğlu, Ufuk Akkuş, Umar Karatepe, Utku Altan, Ümit Akıncı, Ümit Biçer, Veli Ağbaba, Yasemin Özdek, Yaşar Seyman, Yıldırım Kaya, Yüksel Akkaya, Zafer Aydın, Zeki Kılıçaslan, Zergün Utku Altıntaş, Zeynep Altıok.