Türkçe



PDF indir

 

 



Fatin Hoca nın kemikleri sızlıyor!

1724 kez bakılmış
1 Kasým 2020
19:30
İzmir'i vuran son deprem depremle yaşamanın bir eğitim meselesi olduğunu yeniden hatırlattı. Malum, Türkiye bu tür depremleri yaşayacak olan bir ülke. Öyle ki, yıllarca başbakan ve cumhurbaşkanı olarak ülkeyi yöneten Süleyman Demirel, 17 Ağustos Depremi sabahı "Türkiye'nin altı çürüktür" demiş ve kalp hastalığı olan birine yüreği bozuk diyen bir kocakarı edasıyla konuşmuştu. Mademki Türkiye'nin altı çürük, o zaman yer bilimcilerin, mimarların ve şehir planlamacılarının çok iyi yetiştirilerek Türkiye'nin yakın geleceğine yön vermesi gerekir. Oysa Türkiye'deki üniversitelerde 11 Jeoloji Mühendisliği Bölümü yer alıyor. 21 üniversitede Şehir ve Bölge Planlama Bölümü varken Mimarlık Bölümündeki bu sayı ise 127'yi buluyor. Rakamlar böyleyken bölümlerdeki nitelik elbette ayrıca tartışılır. En başta Türkiye'deki jeolog, mimar ve şehir planlamacılarına değer verilmesi ve onların da inşa edilen her yapıda canlı hayatının değeri için ortak çalışma yapması gerekir. Bunun da belirli bir maliyeti vardır. Ezici çoğunluğu borçlu olan ve asgari ücret ile asgari ücretin az üstü düzeyinde kazanan ülke vatandaşını risksiz ya da en az riskli yapılara yerleştirmek elbette kolay değil ama olması gereken budur. Hal böyleyken son yeşil alanlar nasıl korunacaktır, bu da ayrı bir muammadır! 
 
Doğal afetlerle başa çıkma dersi Bizler ulus olarak deprem anında ve deprem sonrası ne yapılır konusunda dahi genel olarak sınıfta kalırken depremin doğayı ve canlıları olumsuz etkilememesi için ne yapılmalıdır parolasıyla risk çalışmalarını sistemli bir şekilde başlatırsak ancak o zaman depremle korkusuzca yaşama konusunda yol alabiliriz. İlk olarak, tüm okullarda doğal afetlerle başa çıkma dersi doğru yöntemlerle zorunlu olarak temelden öğretilmelidir, zira halka yönelik halkçı eğitim zincirleme bir süreç olduğu için konuyu düzgünce öğrenenler gelecek nesillere sadece sınıflarda değil, her yerde aldığı dersi öğretme potansiyeline erişecektir. 
 
Beykozlu olası bir depremde ne yapmalıdır? Beykoz'a gelince, Beykoz İstanbul'un diğer ilçelerine göre deprem konusunda az riskli ilçelerinden. Ancak Beykoz'daki yapıların sağlamlığı hakkında önümüzde net bir veri yok. Hangi Beykozlu oturduğu binanın risk durumunu konunun gerçek uzmanlarından öğrendi ki? Özellikle toplu yaşamın sürdürüldüğü hastane, okul, yurt gibi kurumların risk durumunun verileri herkesçe bilinmeli. Hoş, bu verilerden bazılarını öğrenenler varsa bile öğrenmeyenlerin ezici çoğunluk olduğu zaten su götürmez bir gerçektir. Ayrıca, sağlamlaştırma ya da yeni yapılaşmanın halka olan olası maliyeti yine halkı mağdur etmek olacaksa vay halimize! Kaldı ki, devletçilik ya da kamuculukta, yani halkçılıkta durum böyle olamaz, olmamalı... Açık ki, en geç 2075'e kadar gerçekleşmesi beklenen ve şu anki olasılıklara göre 17 Ağustos Depremi'nden kat be kat fazla can kaybına yol açacak olan İstanbul depremi kapıda gözüküyor. En basitinden Beykoz'da sahil kenarında yer alan/bulunan insanlar olası bir deprem dalgasında/tsunamide ne yapmalıdır? Bakın, halk hizmetlisi olan belediyeler ve Ankara'daki meclis bu gibi soruların cevabını vermek zorunda oldukları için görevdeler. 
 
Fatin Hoca'nın kemikleri sızlıyor Beykoz'un Gümüşsuyu mahallesinde okuduğum ilkokula ismini veren Fatin Gökmen ya da nam-ı diğer Fatin Hoca çok değerli bir bilim insanıydı. Ben ona kısaca yeri göğü araştıran adam derim. Astronom olup aynı zamanda bilim tarihi konusunda çalışmalar yaparak eserler de veren Fatin Gökmen, bu topraklardaki ilk gözlemevini hasar gördüğü 31 Mart olaylarından sonra Avrupa Yakası'ndan Anadolu Yakası'ndaki İcadiye tepelerine taşıyıp buraya inşa ettirerek aldırdığı aletlerle yeniden kuran adamdır. Depremlerde adını sıkça duyduğumuz Kandilli Rasathanesi'nin kurucusu odur. 
 
Bugün bu rasathane Boğaziçi Üniversitesi'ne bağlıdır. Ne mutlu! Devlet-i Aliyye'de Tophane'deki ilk gözlemevini saçma bir fetva sonrası 3. Murat'ın emri doğrultusunda deniz üzerinden top atışlarıyla yıktırarak Türk astronom Uluğ Bey'in izinden giden değerli bilim insanı Takiyüddin'i can evinden vuran yobaz Şeyhülislam Kadızade Ahmed Şemseddin Efendi'nin günümüzdeki takipçilerine İzmir'deki son depremin ardından sözlerim sosyal medya üzerinden şöyle olmuştu: Gölcük'te deprem olur, Gölcük'teki komutanlığı hedef gösterip orada ölen askerler için sevinirsin. Van'da deprem olur, "Zaten Kürttü" dersin ve "Oh olsun!" diye dalga geçersin. İzmir'de deprem olur, İzmirlileri gavur diye itham eder, nefretini ifade edersin. Hatta, depremlerin sebebi içkidir, zinadır diye kafana göre fetva da verirsin. Anladık kötü insan, sen hiç bitmezsin. Bugün depremlerin sebebini içki ve zina gibi konulara bağlayanların din bilgini kesildiği ortamda Bağımsızlık Marşımızı kaleme alan Mehmet Akif'in kadim dostu olup aynı zamanda bir din bilgini de olan ve eski TÜBİTAK'ın hizmet ödülüne layık gördüğü milletvekili Fatin Hoca'yı saygı ve özlemle anıyorum. 
 
Dün 31 Ekim 1955 yılında dönemin valisi Fatih Kerim Gökay tarafından kurdelesi kesilip açılışı yapılan Fatinhoca İlkokulu'nun 65. açılış yıl dönümüydü. Var olsun! Şimdi ben de Beykoz'un ilçe eğitim müdürü olan Kazım Bozbay'a soruyorum, bir gök bilimci olan Fatin Hoca'nın adının yaşatıldığı Beykoz'da son 20 yılda ülkemizde 8 tane bulunan Astronom ve Uzay Bölümüne kaç Beykozlu öğrenci girmiştir? Eğer girmişse bu çocuklar nerede ve ne haldedir? Yok, bu bölüme Beykoz'dan hiç girilmemişse ülkenin geleceğine yön vermek tüm eksiklikleri Fatih Hoca gibi araştırıp o eksikleri gidermekle anlam kazanır. Bilin istiyorum. Beykoz halkı için ve Beykoz yerel basını adına geleceğin Beykozlu mimar, mühendis, şehir planlamacısı ve astronomları dahil bu meslek adaylarının sayılarını içeren raporu da ilçe eğitim müdürlüğünden ayrıca talep ediyorum. Ne acı ki, son depremin yaşandığı İzmir'in Bornova ilçesinde geçen yıl askerliğimi yaparken İstanbul 5.8'lik bir depremle sarsılmış, ben de TV'de okuduğum bir alt yazı haberiyle sarsılmıştım. 
 
Beykoz gibi riski az olan bir ilçede sadece Fatinhoca İlkokulunda hasar olduğu tespit edilmişti. Tamam, okul eski bir yapı ama İstanbul çok daha şiddetli depremleri yaşamışken onca tarihi eski, hatta yüzyılları deviren nice yapılarda hasar oluşmazken 60 küsur yıllık bu okulda hasara neden olan neydi ve hasarın giderildiği onarım nasıl gerçekleşti, daha doğrusu gerçekleşti mi? Bunu bilmek hakkımız. Tarih için oldukça genç sayılabilecek olan Fatinhoca'nın 5.8'lik bir depremde hasar görmesi ilk olarak fener kulesi olarak inşa edilen Galata Kulesi'nin yangınları gözlemlemek için kullanılmaya başlandıktan sonra çıkan iki yangından hasar görmesi gibi bir şey oldu benim için. Herhalde, farklı mağlupken bir de kendi kalene gol atmak bu olsa gerek! Ne yazık ki, bu olup bitenler sonucunda Fatin Hoca'nın kemikleri sızlıyor. Biliyoruz ki, ülkeyi yöneten tek adam ve himayesindeki çoğunluk 8 tane şubesi bulunan mühendislerin ve mimarların odalarına bile baskı kurup onları kapatarak dönüştürmek istiyor. 21. yüzyıldaki bu zihniyet de bana, 16. yüzyılda Kadızade Ahmed Şemseddin Efendi'nin top ateşleriyle rasathane yıktıran zihniyetini anımsatıyor.  İstanbul'da acil toplanma alanlarını imara açanlar, bir ayağını Beykoz'a kurduğu 3. Köprü ile insan kaynaklı afetlere zemin hazırlayanlar depremlerde ve kazalarda onca canlının hayatını kurtaran ulusal kahramanımız Nasuh Mahruki öncülüğündeki AKUT'u dönüştürüp devre dışı bırakmaları yetmiyormuş gibi bir de bilimin son bağımsız kalelerine kilit vurmak istiyor. Neden mi, doğayı sevmeyip bu topraklardaki tüm canlıların bugünlerinin ve geleceklerinin iyi olmasını istemedikleri için!
 
Gökhan Gürgan
Beykoz Gündem  01 Kasım 2020 
 
Bookmark and Share