HAZİRAN tarafından eğitimde dinselleşmeye karşı düzenlenen Laik Eğitim Kurultayı'nda ilk gün sona erdi. Birleşik Haziran Hareketi'nin (HAZİRAN) AKP'nin gerici müfredatı ve eğitimi dinselleştirme çablarına karşı Ankara'da ODTÜ Mezunları Derneği Vişnelik Tesisleri’nde düzenlediği Laik Eğitim Kurultayı'nda ilk gün sona erdi. Kurultay yarın gerçekleştirilecek oturumlarla devam edecek. 17 Eylül Pazar günü ise Kartal'da “Gerici Eğitime Karşı, Laik, Demokratik, Bilimsel, Anadilde Kamusal Eğitim İstiyoruz!” mitingi gerçekleştirilecek.
"15 Yılda 6 Bakan ve 3 Müfredat Değişikliği Yaşandı"
Kurultayda ilk oturum Beyazıt İlhan'ın moderatörlüğünde "Eğitimde Dinselleştirmenin Yapısal Boyutu" başlığıyla gerçekleştirdi. Oturumda ilk sözü alan CHP Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer, AKP'nin eğitimi dinselleştirme politikasının adım adım nasıl uygulandığını aktararak şu ifadeleri kullandı: "Dinin siyasallaşması, siyasetin dinselleşmesinde milat 12 Eylül Darbesi'dir. 2002 yılı yani AKP'nin iktidara gelmesi başka bir milat. Eğitim bu siyasal ideolojiyi hakim kılmak için en güzel alan olarak değerlendirildi. Bunun da bazı uğrakları var: 15 yılda 6 bakan 3 müfradat değişikliği yaşandı. Eğitime en büyük saldırı 2004 yılında yapılan Hüseyin Çelik'in 'büyük reform' olarak değerlendirdigi değişikliklerdi. Sonraki yıllardaki değişikliklerle nihai hedefe bir adım daha yaklaşıldı. 2016'daki darbe süreci yapılamayanların OHAL vasıtasıyla hayata geçirilmesini sağladı.
"Tek Bir Din ve Mezhebin Öğretimi Çocuklara Dayatıldı"
11 Mart 2012, 4+4+4 sisteminin kabulü. Zorunlu eğitim sözde 12 yıla çıkarılmışken, eğitim dönemleri kesintiye uğratıldı ve bu kız çocuklarının örgün eğitimden uzaklaşmasına sebep oldu. Özellikle 8 Nisan 2012'de Kuran Kursları ve Yatılı Kuran Kursları Yönetmeliği'nde değişiklik yapıldı. 1'inci, 2'nci ve 3'üncü sınıflara zorunlu din dersi konuldu. Tek bir din ve tek bir mezhebin öğretimi pedagojik olarak uygun seviyede olmayan çocuklara dayatıldı.
"Seçmeli Din Dersi 'Zorunlu' Ders Haline Getirildi"
MEB geçtiğimiz günlerde protokollerinde değişiklik yaptı. Ensar Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, İnsani Hizmet Vakfı, Birlik Vakfı ve TÜGVA gibi, cemmatlerin çeşitli vakıflarıyla protokol imzalandı. Aladağ'da yanan yurt da bir derneğe ait özel yurttu. Burada İçişleri Bakanlığı suçlu. Eğitimle hiç alakası olmayan, belki kendileri bile doğru düzgün eğitim almamış insanların dernek açmasına ve bu dernekle Süleymancıların örgütlenmesine müsade ediyorlar. Kız yurdu yangınından sonra, erkek yurdu kapandı deniyor ama hala açık.
Seçmeli din dersleri 'zorunlu' din dersi haline getirildi. Geçen sömestr tatilinde MEB, okullara öğrencilerin seçmeli din dersine yönlendirilmesi direktifi gönderdi. Cuma hutbelerinde çocukların hangi seçmeli dersi seçmesi gerektiği konuşulur oldu".
"Yeni Rejim İnşası Eğitimde Somutlanıyor"
Oturumda söz alan bir diğer isim olan Eğitim Sen Ankara 2 No'lu Şube Başkanı Özgür Bozdoğan ise, AKP'nin eğitim politikalarıyla rejim inası arasındaki bağlantıya vurgu yaparak, "Türkiye'de yeni rejim inşası bir kamu hizmetinde yani, eğitimde somutlanıyor. Bugün İmam Hatip'e dönüştürülen pek çok okulun imar planlarındaki değişiklik 2012, 2013 yıllarında yapıldı. Yani bu yapısal dönüşüm sürecinin altyapısı çoğu zaman yıllar öncesinden hazırlanıyor" dedi.
Eğitimde Dinselleşme Sürecinin 5 Aracı : AKP'nin eğitimdeki değişim sürecini "kadrolaşma, mevzuat, işbirliği, içerik ve okullaşma" şeklinde 5 başlık üzerinden gerçekleştirdiği belirten Bozdoğan, şu ifadeleri kullandı.
"Kadrolaşma: AKP'nin MEB'de yürüttüğü kadrolasma hamlesi güvencesizlik üzerine kurulu. Güvencesizlik, eğitim emekçilerinin iş verenle ve hükümetle ilişkilerini etkiliyor. Parti devleti kavramının yanında, parti öğretmeni, parti müdür yardımcısı gibi alt kategoriler oluşuyor. Laik eğitim başlığındaki mücadelemizde bunu da göz önüne almalıyız.
Mevzuat: Eğitim alanında anahtar mevzuatlardan biri 652 sayılı KHK. Bu KHK 1739 Sayılı MEB kanunun yerine geçen bir kararname. Eğitim alanındaki dinci gerici düzenlemelerin çoğu bu KHK'da yapılan değişiklikler vasıtasıyla yapılıyor.
"Eğitim Kamu Hizmeti Olmaktan çıkarılıyor"
İşbirliği: Artık MEB'in Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü altında protokoller yer alıyor. Bu protokollerle eğitim kamu hizmeti olmaktan çıkarılıyor. Devlet yetki ve sorumluluklarını vakıflar, tarikatlar ve cemaatlere devrediyor. Şu an MEB'le protokol yapan vakıfların çoğunun adresi ve telefonu bile sahtedir.
İçerik: Müfredatı, seçmeli dersleri ifade ediyor. Örneğin seçmeli dersler artık yalnız seçmeli ders değil birer ideolojik aygıt.Eğitim programının önüne eklenen değerler eğitimi de aslında yeni bir neslin nasıl yaratılacağını iktidar bakımından işaret ediyor.
"İktidarın Temel Yönelimi İmam Hatip Liselerine Öğrenci Göndermek"
Okullaşma: İmam Hatipleşme bu yapısal değişimin en büyük aracı. Bugün İmam Hatip okullarının açıldığı coğrafyalar iktidarın kendini var edemediği yerler. İmam Hatipler vasıtasıyla bu coğrafyalara giriyorlar. Bazen gözden kaçabiliyor ancak iktidarın temel yönelimi İmam Hatip ortaokullarını arttırıp İmam Hatip liselerine öğenci göndermek. Proje okulları da yakın zamanda yüzleştiğimiz sorunlardan biri. Köklü okulların kurum kültürünün yok edilmesi ve eğitimin niteliksizleştirilmesinin yanında sembolik olarak bu okulların tanıklık ettiği tarih de ortadan kaldırılıyor".
"Neoliberalizm kamusal Alanı Dağıtmak İçin Dine Müracat Ediyor"
Oturumda son olarak söz alan BirGün gazetesi yazarı Ünal Özmen ise konuşmasında, "Kamusal alanı dağıtmak için neoliberalizm dine müracaat ediyor. Bireyde yurttaşlık bilinci oluşturan okulların halkı ümmetleştirebileceği çok uzun zamandır biliniyor. Eğitim kurumları bu yönüyle dinin, dinsel bilginin kendini yeniden üretebildiği bir alan olarak keşfedildi. Neoliberalizm dinle kendi iktidarinin bekası için ittifak yaptı. Bu ittifak eğitimin dinselleşmesine yol açtı. Bu süreç Türkiye'de asıl Hüseyin Çelik döneminde başladı" ifadelerini kullandı.
"4 Yıldır Yaşadıklarımız Gezi Direnişinin Bir Rövanşı"
Kurultayın 2'nci oturumu ise İlke Bereketli'nin moderatörlüğünde "Eğitimde Dinselleştirmenin İdeolojik Boyutu" başlığında gerçekleştirildi. Oturumda ilk sözü alan yazar Güven Gürkan Öztan, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
"Yalnız bilimsel eğitimi değil bilimsel eğitimin oluşacağı koşulları ortadan kaldıran bir ajanda söz konusu Türkiye'de. 4 yıldır yaşadığımız çocuklar ve gençlere baskının yükseldiği süreç Gezi Direnişi'nin rövanşı aslında. Toplumun tamamen teslim olduğu bir süreçle karşı karşıya değiliz. Bu iktidarı daha da hırçınlaştırıyor. Yalnızca din derslerini zorunlu yaparak, İmam Hatipler açarak toplum dinselleştirilemez yanında başka seyler de yapılmalı. Bu yüzden eğitim alanındaki ilişkiler arasına değmeye çalışan, orada meşruiyet alanı oluşturmaya çalışan bir AKP var.
"Özel Kurumlar Artarken, Devlet Kurumlarına Ayrılan Bütçe Azalıyor"
Bir yandan mevzuatlarla, kadrolaşmayla yürütülen, bir yandan da toplumun alt katmanlarını, gündelik hayat dinamiklerini dönüştüren bir süreç var. MEB 1 yıl içinde 800'e yakın özel okulun hizmete girmesiyle övünüyor. Özel kurumlar artarken devlet kurumları ve onlara ayrılan bütçe azalıyor. Biz eğer başka bir ütopya koyup insanlarin yüzünü oraya döndüremezsek bu sağcılaştırma dalgasıyla boğuşmaya devam edeceğiz.
"Eğitimde Gericileşmenin İki Ayağı İmam Hatipleşme ve Karma Eğitimin Kaldırılması"
Eğitimde gericileştirmenin bir ayağı İmam Hatipleştirmeyse diğeri karma eğitimin kaldırılması. 'Aman bazı yerlerde ayrı okusunlar böylece kızların okullaşması artar' gibi safsatalara kanmadan, var olan kaygıyı net biçimde dile getiremezsek 2023 onlar için bir 100. yıl rövanşı olacak. Ama olduğumuz konumda bu rövanşla durdukları yer arasındaki açının müdahale edebileceğimiz noktada olduğunu görüyorum."
"AKP Yurtaşlıktan Uzaklaştırılmış, Kul Haline Getirilmiş İnsan İstiyor"
Oturumda söz alan bir başka isim olan Turan Eser, AKP'nin gerici müfredatına değinerek, "Müfradatta çocuklara 'Tecavüze uğrayabilirsin, ölebilirsin. Korkma şehitsin' deniyor. AKP yurttaşlıktan uzaklaştırılmış, kul haline getirilmiş bir insan istiyor. Siyasal İslamcı eğitim ideolojisinin merkezinde geleceğin 'dinine davasına halifesine, kinine sahip dindar neslin eğitilerek yaratılması' yer alıyor. AKP döneminde 13 bin 800 köy okulu kapatıldı. Okulsuz yerleşim birimlerinden her gün 808.332 ilkokul ve ortaokul öğrencisi taşınıyor. Aileler uzak yerleşim yerlerinde okuyan cocuklarını çeşitli imkanlar karşısında tarikat yurtlarına teslim ediyor" ifadelerini kullandı.
"Mutsuz İnsanların Mutlu Öğretmenleri Olmayı Reddettiğimiz İçin Hedefteyiz"
Oturumda son olarak söz alan Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan ise AKP'nin Eğitim Sen'i ve üyelerini hedef almasına ilişkin yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:
"Mutsuz insanların mutlu öğretmenleri olmayı reddettiğimiz için bu gün hedefteyiz. Şu an öğretmenler KPSS'yi arar durumda çünkü 4+4+4 ile birlikte sözlü mülakat geldi ve okullara imamlar girdi. Din öğretmeni ataması 3. sırada. Fizik, kimya, matematik öğretmenleri atanmıyor din öğretmenleri atanıyor. Türbana özgürlük üzerine yaptıkları kampanyaları okul öncesi çocuklara kadar indirdiler. Yine zorunlu okul öncesi eğitim mücadelesi verilirken bunun yerine sıbyan okulları devreye sokuldu. Köy okullarının nerdeyse tamamının kapatılmasıyla birlikte taşımalı eğitim alan çocuk sayısı 1.5 milyonlara ulaştı. AKP bir sağ yapının ne yapması gerekiyorsa eğitimde bunu yapıyor. Mesele bizim ne yapacağımız. Biz kamusal eğitim mücalesi vermek zorundayız, İmam Hatiplerdeki çocuklar için de laik bilimsel eğitim istemeliyiz. Mağdur adına değil mağdurla birlikte mücadele edecek pratikler yaratmalıyız. Ensarlara, Aladağlara çocuklarımızı teslim edip etmeme, laik demokratik bir ülkede yaşayıp yaşamamaya karar verme noktasındayız".
"Eğitimdeki Değişiklikler Sınıfsal Temelli Bir Çelişki Yaratmaktadır"
Kurultayın Gamze Yücesan Özdemir moderatörlüğünde "Laik ve Bilimsel Eğitim Mücadelesi" başlığıyla gerçekleştirilen son oturumunda ise Doç. Dr. Fevziye Sayılan ve Doç. Dr. Ahmet Yıldız söz aldı.
Eğitimde laikliğin önemine değinen Sayılan, eğitim ile toplum arasındaki ilişkiye vurgu yaparak, "2005 müfredat reformuyla beraber eğitimin ideolojisi giderek dinselleştirildi. Son yönetmelikle birlikte pozitif bilimler, spor vs. yerini dinci gerici bir öğrenime bıraktı. Karma eğitime olan tehdit kadınları hak eşitliği ilkesinden mahrum bırakmaktadır" dedi.
Eğitimde sınıfsal çelişkilere de vurgu yapan Sayılan, "Eğitimdeki değişiklikler sınıfsal temelli bir çelişki yaratmaktadır. Parası olanlar için laik eğitim piyasada satılık haldedir. Onlar laik eğitimi özel okullar sayesinde alabilmiştir. Emekçi sınıflar kendini çözümsüz ve seçeneksiz hissetmektedir. Laikliğin aslında çok da önemli olmadığına dair solda bir atmosfer oluştu ideolojik saflaşmaya ihtiyaç vardır" dedi.
"Eğitime Saldırı Politiktir ve Politik Bir Cevap Vermeliyiz"
Oturumda son olarak söz alan Yıldız ise, "Umudun teorisini inşa etmek bugün hayati konumdadır. İtaatkar emek gücü için eğitimde gericileştirme şart. Hoşnutsuzluğu politikleştirmeliyiz ve şunu söylemeliyiz: dönüştürebilir ve değiştirebiliriz. Eğitime saldırı politiktir, politik saldırıya politik cevap vermeliyiz. Macellan'ın dünyayı keşfinden 500 yıl sonra ilk defa dünyanın yuvarlak olduğunu savunmak ilk defa politik oldu. Laiklik talebini orta sınıfların fantezisi olarak belirten bakışlar bu son değişikliklerle birlikte umuyorum ki kaybolmuştur. Çaba gösterirsek başarabiliriz. Türkiye'nin ilerici kompozisyonu bunu başarabilecek durumdadır" ifadelerini kullandı.
İleri Haber 9 Eylül 2017