TEMMUZ SICAĞINDA SOSYALİST YÜRÜYÜŞ
Mustafa Güneş Özkan
Yazının başlığı güncel ve sıcak, güncel çünkü: AKP ve Mehmet Şimşek sayesinde kapitalizm ve
emperyalizm kavramı içerik olarak yeteri kadar anlaşılmıştır. Sıcak çünkü: Türkiye ekonomisinin dibe
batması. Devlet katında yürütme erkinin ülkenin tüm gelir ve kaynaklarını yürütmesi yani çalması.
Açlık, yoksulluk ve sefaletin işçi sınıfı ve emekçileri çaresiz bırakması. Ülkenin yerüstü ve yeraltı doğal
kaynaklarının emperyalistlere satılması veya peşkeş çekilmesi tüm çıplaklığıyla ortada. Güncel ve sıcak
olanın anlaşılması ve birlikte düşünüldüğünde… Bunun karşısında anlaşılmayan ise genel olarak
sosyalist ve devrimci hareketlerin, haksızlık etmeyelim, tutuk davranması sonucu sosyalist yürüyüş
kolunun büyütülememesi ve yolun uzaması.
Ne demek istiyoruz. “Eğer ortada bir amaç yoksa yakın olasılıkların bile hakkı verilemez, buna karşılık,
ortada bir amaç varsa, muhtemel görünmeyen bile gerçekleşebilir ya da sonra gerçekleşecek duruma
getirilebilir.”
Güncel sol siyasette öznelerin stratejik davranma alışkanlığına gönül konması ki, bu genellikle bir
yanda cumhuriyetçi Kemalistler, diğer yanda Kürt özgürlük hareketinden gelecek destek anlayışı ve
baskısı sınıflar arası güç ve çelişkilerin açığa çıkmasını engellemekte ve tutuk davranılmasına neden
olmaktadır. CHP’nin rol çalmasına müsaade edilmemelidir. Bugünün ileri hamlesi Tayyip Erdoğan’ı ve
iktidarını istifa etmeye zorlamaktır, topluca “hükümet istifa” demektir. Bir koyup üç alacağım diyen ve
üçün birini alan Turgut Özal’ın işçi emekçi düşmanlığına en güzel cevabı Zonguldak maden işçileri
vermişti. İşçi sınıfının kendiliğinden de olsa hissettiği sınıfsal davranış ve cevabı “Çankaya’nın şişmanı
işçi düşmanı” olmuştu. Bugünde geçmişteki gibi bir betimlemeye ihtiyacımız vardır ve öneriyorum
“Sarayın patronu işçi düşmanı”.
Başka neler olabilir?
İşçi sınıfının birliği adına, kardeşliği adına, özgürlüğü adına bir kampanya mesela, hiç de fena olmaz.
Sınıfın kendi adına özgüvene ihtiyacı var. İşçi sınıfı ve emekçilerin ekonomik ve sosyal yıkımı ve
çaresizliği karşısında büsbütün yalnız olmadıkları milyonlar olduklarının, güçlü ve kararlı olduklarının
hissettirilmesi gerekiyor. Bu kampanya sınıfın kendiliğinden hareketine ivme katacağı gibi eğiticilerin
de eğitilmesini, bir başka açıdan öğretmenlerin de öğrenci olmayı bilebilmelerinin önünü açacaktır.
Güzel…
Daha başka ne olabilir?
İki A4 ebadında arkalı önlü resimli bir bülten çıkarılması ve bu bültenin her mahallede her ilçede her
ilde çokça dağıtılması, yukarıda önerdiğim yaklaşımlar özünde. Bu bülten, tüm sosyalist ve devrimci
öznelerin kendi meşreplerince yazılmış ve resimlenmiş olabilir. Kendi isim ve amblemlerini basabilir
ve istedikleri zaman ve yerde ortaklaşma olmadan bir iki ay boyunca dağıtabilir.
Sonrası mı? Sonrasını hep birlikte göreceğiz.
Zaten bütün bunlar yapılıyor denebilir. Sarayın ve hükümetin istifasından bahsediyorum. Tek ses ve
net bir çağrı. Çok mu zor? Başka gündem mi var? Yeter ki tutuk davranılmasın, özverili olunsun.
Bunları neden mi söylüyoruz?
Ülke burjuva siyasetinin yönelimi kavramlaştırdığımız neo-liberalizm kavramını aşmış durumdadır.
Toplumun anlayamadığı ve bizim de hiç tartışmadığımız ve üzerinde araştırma ve açılım yapmadığımız
savaş ekonomisi programına geçilmiştir. Bunun adı daraltılmış tekrar ekonomi olan savaş
ekonomisidir. Ülkemizde savaş araç ve gereçleri üreten veya yan destek sağlayan yüzlerce şirket ve
sermaye grubu bulunmaktadır. İsterseniz Google amcaya sorun size cevap versin. Enflasyonun en
büyük nedeni savaş sanayi yatırımıdır. Ne yaman çelişkidir ki Erdoğan, emperyalizmin desteğiyle, bile
isteye savaş ekonomisini büyütmektedir. Yumuşama adını verdiği savaş ekonomisinin burjuva
ideolojik gerekçesi ise hazırdır “ülkenin milli bekası”.
Avrupa siyasetinin sağa kaymasının temel nedeni de düne göre genişleyen ekonomik yapının
daralması ve savaş sanayi yatırımlarının daha fazla büyütülmesinin istenmesi ve savaş gerçeğidir.
Ukrayna-Rusya, İsrail-Filistin savaşı ve çeşitli alanlarda silahlı çatışmalar sürerken Rusya lideri Putin’in
Kuzey Kore ile yaptığı karşılıklı anlaşmalar ve yine Vietnam’ı ziyaret etmesi ve meslektaşının Putin’e
1970’lerde Vietnam ulusal kurtuluş savaşında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin yardımları
konusunda teşekkür etmesi. Bütün bunların ülke içi siyasi yönelime yansımasının olmaması
beklenemez ve uluslararası ilişkiler anlamında beklenmelidir.
Gelmekte olanın adını açıkça söylemekte bir sakınca yok.
Saray ve İktidar yumuşama diyor, burjuva muhalefeti normalleşme diyor. Ne yumuşamanın ne de
normalleşmenin ayak adımlarını göremediğimiz gibi ayak oyunlarını görüyoruz. Bu ayak oyunlarında
bağcıklı postallar demiyorum, sert ayak hareketleri göze çarpıyor.
Stratejik düşünme sonucu Temmuz sıcağının geçmesi beklenmeli mi? Geç kalınmış olabilir. İşçi sınıfını
sosyalizme zorlamaktan çekinmiyoruz.
25 Haziran 2024