Türkçe



PDF indir

 

 



Ankara'da 'Sosyalizmin Yön Arayışı' paneli

1142 kez bakılmış
9 Aralık 2017
22:30
Ankara’da Türkiye Komünist Partisi (TKP) MK Üyesi Metin Çulhaoğlu, Prof. Dr. Korkut Boratav ve Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Güray Öz’ün katılımıyla ‘Sosyalizmin Yön Arayışı’ paneli düzenlendi. Türkiye’nin dört bir yanında süren ‘Sosyalizmin Yön Arayışı’ panelinin Ankara ayağı Yön Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve TKP MK üyesi Can Soyer moderatörlüğünde yapıldı.
 
‘İKTİDARA YÜRÜMEK İÇİN GÜÇLERİN BİRLEŞTİRİLMESİ EN DOĞRU ADIMDIR’
 
Panelde ilk sözü alan Güray Öz şunları kaydetti: “Burada bu kadar insanın olması sosyalizmden hala kopuş olmadığının göstergesidir. Sosyalizm için, sosyalist iktidar için beklemeye gerek yok. Az olabiliriz ama sosyalist iktidar için adım atabiliriz. Kendimce ukalalık etme hakkımı elimde bulundurarak sosyalizme yön arayışında benim için devrime mümkün kılan kısım ne diye soracak olursanız; yönetemiyorlar artık ülkeyi ama ne yazık ki bizde yönetecek durumda değiliz. Öyle bir durumdayız ki iktidar partisinin ayakta durma ihtimali yok ama aynı zamanda da iktidarı kaybetmemek için her şeyi yapabilecek durumda.Burada iktidarın durumunun kötü olduğunu Zarrab davası ve Man Adası’na bakarak görebiliriz. Bu iktidarın artık içeride ve dışarıda dostu yok. Demokrat kılıklı yeni bir yönetim onların işine çok yarayacak. Tekrar önemli saptamamama dönecek olursak biz yönetecek durumda değiliz ama olamaz mıyız? Oluruz. Bunu da iktidarı hedefleyerek elde edebiliriz. İktidara doğru yürüyebilmek için güçlerin birleştirilmesi en doğru adımdır.”
 
‘KURUCU MECLİS, İKİLİ İKTİDAR, DEVRİMCİ CUMHURİYET’
 
Öz’ün ardından söz alan Çulhaoğlu ise şunları kaydetti: “Türkiye sosyalist hareketi içerisinde yol alınacak 5 düzlemi kendimce önemli, anlamlı ama tartışmaya açık bir saptamayla anlatacağım. Bir; dünya, iki; Türkiye, üç; toplum Dünya kapitalizminin şöyle ya da böyle kendisini 5-10 yıl sürdüremeyeceği bir durum asla görünmemektedir. Bu bir saptama ve iktidar tahayyülüdür. Diğer bir saptama kapitalizm, 1991’den sonra sosyalizm adına ne varsa hepsini büyük bir fevrilikle topa tuttu ki, ilerde bir geri çekiliş döneminde ya da kendini yeniden toparlama döneminde destek alacağı, ihtiyaç duyacağı tüm entelektüel ekonomik kaynakları yitirmiş oldu.
 
Nerede, ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir emperyalizm ile karşı karşıyayız. Bu kaotik sürecin biteceğini düşünmüyorum dünyada.
Türkiye’ye gelecek olursak, AKP fikriyle ideolojisiyle kalıcı hale gelmiştir. Türkiye’yi AKP öncesine döndürmenin mümkün olmayacağını düşünüyorum. İktidarı kaybetseler bile bu ideolojilerinin silindiği anlamına gelmez. Türkiye’nin siyasi ve ideolojik tablosunu iki mevsime ayırırsak, ilki 20 dereceydi, Şu an ise 5 derece. Biz ikinci dönemi yaşıyoruz. Buradan baktığımızda Türkiye asla 20 derece olan iklim kuşağına ulaşamaz. AKP bu bağlamda gemileri yakmıştır. ‘Ben iktidara çöreklendim, kolay kolay gitmem’ demektedir. Gittiklerinde de “Biz yokuz ama bizim fikrimiz, düşüncemiz burada” demektedir.
 
2013’te Gezi’de oylarının düşmesi ve referandum sonuçları biz, mutlu eden şeylerdir. 4. başlık olarak sosyalist cenaha dönmek istiyorum. “Söz ayırır, eylem bırleştirir.” Herkesin ağzına pelesenk olan bu sözü ben reddediyorum. Bu söz sosyalist hareketi sınırlandırmıştır. Çünkü bugün sosyalist sosyalist hareketin tartışmaya ihtiyacı vardır. Güray’ın da değindiği gibi sanki 90’larda biz nerede bıraktıysak, oradan devam edecek gibi. Oysa her sosyalist öznenin birbiriyle tartışması lazım. Hangi temel tartışmaları ön planda görüyorsunuz derseniz; Türkiye’de salt anti-emperyalizmle siyasi hat çizilebilir mi? Ya da salt gericilik karşıtlığıyla çizilebilir mi? Ya da her gün liberalizme küfrederek kendi ufkunu genişletebilir mi?
 
Bundan şuraya geleceğim; Bu başlıkları tartışmakta korkmamak gerek. Tartışınca ne olacak peki? Bugün Türkiye’de birçok sosyalist örgüt var. Bazıları bu tartışmaları yapmıştır. Bunlar bir kenarda dursun. AKP’ye karşı bir adım olarak gördüğümüz bir Birleşik Haziran Hareketi (HAZİRAN) var. HAZİRAN ile var olan diğer sosyalist hareketler arasında bir boşluk var. HAZİRAN ile sosyalist hareket arasında bu tartışmayı eritecek bir odak olması lazım. Türkiye’de bu iş nasıl olacak diye sorulduğunda, kırlardan kente olan bir halk savaşının gerçekliği olduğunu sanmıyorum. Darbeyi zaten geçtik, Türkiye’de sol patentli darbe 9 mart 1971’di. Bu da gündemden düşmüştür. Bu topraklarda kurucu meclis, ikili iktidar durumu ve devrimci cumhuriyetin gerçekliği olduğunu düşünüyorum. ‘Yön arayışı’ dememizin sebebi cidden bunu aramaktır.O yüzden bu tartışmaları yapıyoruz.”
 
‘KAPİTALİZM ZOMBİLEŞMİŞTİR’
 
Panelde son sözü alan Boratav ise şu konuşmayı yaptı: “Özel bir hikayeyle gireceğim ben, İkinci Dünya Savaşı’nda ilk okuldaydım. Ve Kızıl Ordu’yu dinleyerek büyüdüm radyoda. O yüzden Sovyet iktidarını bütün canlılığı ile geçirdim. Bu çözülüşü kabullenmek zor oldu benim için. Bu hikayenin sonu yani Sovyetler’in çözülüşü benim için de bir travmadır. Sosyalizmin kaynağı ve ilk inşacıları Lenin ve partisidir benim için. Lenin ve partisini inceleyerek sınırsız ve sınıfsız bir özgürlük tasarısı vardır tabı kökü Marx ve Engels’ten gelir. Lenin’in ‘Devlet ve İhtilal’ eserini okursanız, bu tasarımın bütün dayanaklarını bulursunuz. Ve o niyetle partinin iktidara el koyduğunu anlarsınız. Biz bu tasarımı unutursak burjuva ideolojisi ve burjuva basını Sovyet ve Çin en önemli iki örnek tamamen karanlık bir tabloyla aktarıyorlar. Bunu kabul etmeyeceğiz ve gerçeği öğreneceğiz. Haiti folklorunda zombi ölür ama öldüğünün farkında değildir ve herkesi kendisine benzetmeye calışır. Bu yüzden çok yıkıcı davranır. Ben kapitalizmi buna benzetiyorum. Kapitalizm ölmüştür ve farkında değildir. Bunun için de çok yıkıcı davranmaktadır. Sermayenin sınırsız tahakkümünü tüm coğrafyaya taşımak için bir karşı saldırıdır bu yıkım. Kapitalizm zombileşmiştir. Son 10 yıl içinde emperyalist blok her aşamada girdiği her coğrafyayı tahrip etmiştir. Bu şu anlama geliyor: Vadesi dolmuştur. Mühim olan nasıl değişecek? Kapitalizmin aşılmasının iradı bir müdahale ile, devrimci bir müdahale ile ancak aşılabileceğini önerdi büyüklerimiz. Acaba üretim güçlerinin en çok geliştiği bir koşulda ya da ülkede yaşasaydık, kendiliğinden bir dönüşüm yaşanabilir miydi?  Bunun deneyimi yaşanmadığı için bir gerçekliği yok. Bütün mesele AKP’nin her yere taşıdığı bu gerici etki kalıcılaşmaya başlıyor adım adım. Bu felakete son vermenin zorunluluğu da bana göre acil oluyor bu nedenle. Söz ve eylem durumuna gelelim.’Tartışmak zorunlu’ diyor. Söz önemli ama ayrışma çizgisiyle beraber birleşme çizgisini vurgulayalım. Sadece muhalefet yapılarak bu rejim kaldırılamaz. O yüzden Metin’in verdiği örneklere katılıyorum. Sadece bir noktadan muhalefet olmakla bu rejim yok edilemez.”
 
Bookmark and Share
 
 
Panelin ardından Metin Çulhaoğlu’na bir plaket verildi.
 
İleri Haber  9 Aralık 2017